Siyasette “fetret” devri mi?

Ülkemizde muhalefet bitti gibi.

Çünkü muhalefet iktidar hesabına çalışıyor.

İktidarın devamı için iş görüyor.

Bu gerçek 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde açık ve net olarak gözüktü.

Çünkü;

Sıradan bir insanı dahi aday yapsanız alınabilecek bir seçim kaybedildi.

Üstelik;

Seçim gecesi ana muhalefet partisinin üst düzey yöneticilerinin iktidarı altın tepsi içinde nasıl Erdoğan’a sunduklarını millet gözleriyle gördü.

“Beni jiletle kazıyamazlar” diyenlerin bu gün dilim dilim halleri de ibret verici.

Velhasıl;

Sözü fazla uzatmaya gerek yok, muhalefet iktidarın görünmez ortağı durumunda bu gün.

İşte yeni bir seçime gidiyoruz.

31 Martta mahalli seçimler yapılacak.

Şöyle bir bakın muhalefetin haline.

Halkçılar sürekli iktidarın ekmeğine yağ sürmekle meşguller.

Yeni seçilen başkan da tam iktidarın istediği tarzda birisi.

İyi Parti ve DEM parti ise açıktan iktidara çalışıyor.

Geriye kalan muhalefetin ise hesaba katılacak bir yanı yok.

Demokrat kadrolar ise tamamen tahrip edilmiş durumda.

Bu hal ise tam bir “siyasi fetret” görüntüsü veriyor.

Tıpkı 1923 sonrasındaki tek parti devri gibi.

Zaten tek adam ve tek parti devirlerinin en açık göstergesi budur.

Yani muhalefeti tam olarak kontrol altına alıp iktidara hizmet ettirmek.

Bu nedenle 1923 – 1950 arasında yaşanan rejimin farklı bir versiyonunu yaşıyoruz.

Peki böyle bir devirde nasıl hareket etmeliyiz?

Nasıl bir tavır sergilemeliyiz ki yanlış bir yola girmeyelim?

Bu soruların en güzel cevabını Üstadın hayatında görüyoruz.

Zira;

1923 sonrası rejim tek parti ve tek adam rejimine dönünce Üstad içtimai ve siyasi hayattan tamamen çekilip, iman hizmetine dönüyor.

Böylece tabandan bir muhalefet hareketi tesis etmek için uğraşıyor.

Hatta,

Zamanında kurulan, Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi oluşumlara dönüp bakmıyor bile.

Çünkü bunların kontrollü olduğunu biliyor.

İşte biz de bu gün aynısını yapmalıyız.

İçtimai ve siyasi alandan biraz geri çekilmeliyiz.

İttifaklar, CHP ve Kılıçdaroğlu güzellemelerinden uzak durmalıyız.

Ülke genelinde ve mahalli bölgelerde sadece Demokratlara destek vererek onların hayatta kalmalarına yardım etmeliyiz.

Her ne surette olursa olsun Demokratlar haricinde ne şahıs ne de bir kitleye destek vermemeliyiz.

Elimizden geldiğince Demokratların toparlanması için gayret etmeliyiz.

Bu gün bize düşen sabırdır.

Nasıl ki Üstadımız “Ahrarlar 35 yıl sonra dirildi” diye o büyük sabır örneğini bize bildiriyor.

Bizler de sabırla Demokratların dirilmesini beklemeliyiz.

Demokratlar tekrar iş başına geçerse ne ala!..

Geçmezse bizim işimiz dinin %99’u olan iman hizmetine devam etmektir.

Geriye kalan %1 bizim asli işimiz değil ki yolumuza bir engel olsun.

Öyleyse yapılacak iş açık:

%99 değerindeki iman hizmetimize devam.

%1 nispetindeki içtimai hizmetlerimizde ise sabır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*