1876 yılında Graham Bell tarafından keşfedilen sabit telli telefon, uzun zamandır insanoğluna hizmet etmeye devam ediyor. Ancak insanın ihtiyacı bitmediğinden ve sabit telefon da ihtiyaçlara her zaman cevap vermediğinden yeni arayışlara sebep oldu. Her zaman ve her yerde konuşulabilecek olan ilk cep telefonunu 1973 yılında Martin Cooper keşfetti. Neredeyse bir tuğla büyüklüğünde olan bu mobil telefon bir başlangıç oldu. Avrupa’da 1982 yılında hızlandırılan çalışmalarla Global System Mobile kuruldu. 900 Mhz frekansında hizmet verecek standart geliştirildi. Bu sistemin merkezi hüviyetinde olan Finlandiya’daki Nokia şirketi, 1991 yılında 1011 model cep telefonunu imal edip ilk konuşmayı gerçekleştirdi.
Türkiye’de 1994 Mart ayında, Türkcell mobil telefon sistemini kurdu. Ondan iki ay sonra da Telsim (Vodafon) devreye girdi. 2001 yılında AVEA şirketinin katılımıyla cep telefonu ülke genelinde iyice yaygınlaştı. Bugün itibariyle piyasada altmış milyon sim kart kullanıldığı biliniyor. Öğrencilere kadar yaygınlaşan ve onsuz hayat düşünülemeyen cep telefonu nimeti ortaya çıkmadan kırk sene önce, büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin ondan haber verdiğini görüyoruz. Tıpkı otuz dokuz sene önce Aya çıkılacağından bahsettiği gibi cep telefonundan da bahsetmiş.
Hava nimetinin yaptığı ve binlerce hikmeti bulunan vazifeleri arasında, cep telefonuna da hizmet ettiği zikredilivermiş: “Güya her bir zerresi her bir işi bilir ve o âmirin her bir emrini anlar ve dinler bir nefer gibi, hava içinde cereyan eden her bir emri Rabbanîyi dinler, itaat eder ki, bütün hayvanatın teneffüsüne ve yaşamasına ve nebatatın telkihine (aşılanmasına) ve büyümesine ve hayata lüzumlu maddelerin yetiştirilmesine ve bulutların sevk ve idaresine ve ateşsiz sefinelerin (yelkenli gemilerin) seyrüseyahatine ve bilhassa seslerin ve bilhassa TELSİZ TELEFON ve telgraf ve radyo ile konuşmaların îsâline (ulaştırılmasına) ve bu hizmetler gibi umumî ve küllî hizmetlerinden başka, azot ve müvellidülhumuza (oksijen) gibi iki basit maddeden ibaret olan zerreleri, birbirinin misli iken zemin yüzünde yüz binler tarzda bulunan Rabbanî san’atlarda kemali intizam ile bir desti hikmet (hikmet eli) tarafından çalıştırılıyorlar görüyorum.” (Şuâlar, s. 178)
Evet, Cenâb-ı Hak hava sayfasına bahsi geçen özellikleri vermeseydi, ne cep telefonu ve ne de başka keşifler olurdu. Baz istasyonları, sabit santraller ve uydu bağlantılarıyla dünyanın her tarafıyla istediği anda görüşme yapabilen insanlar, cep telefonuyla tel bağlantısı olmaksızın konuşurken, Allah’ın ihsan ettiği bu büyük nimete bir de bu gözle bakmalı ve şükrünü arttırmalıdır. Onu her türlü nimette olduğu gibi şerde ve günahta değil, hayırlı ve faydalı işlerde kullanmalıdır. Zira nimet şükredildikçe artar. Nankörlük gösterilip şerde kullanılırsa, bedeli hem dünyada hem de âhirette gayet ağır olacaktır.
Benzer konuda makaleler:
- Cep telefonu olmayan var mı?
- Yeni Asya E-gazete Google Play Store da yayında
- Risale-i Nur Külliyatı mobil uygulaması Kadir gecesinde yayında
- Bir avuç havadaki mu’cize
- EuroNur’un hizmetlerinden kimler rahatsız olur?
- İki Elif’te, iki Zafer Ali röportajı…
- Kar tanesine binmek
- Ders dinleme âdabı
- “Ekran”laşan hayatımız
- Ve Türkiye “üçüncü cephe”de…
İlk yorum yapan olun