Üstad, Büyük Cevşen’i nasıl okurdu?

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin hayatı incelendiğinde, sürekli bir meşguliyet hâlinde olduğu görülür. Üstadın bu hususiyeti hayatının her safhasında aynı şekil ve kararlılıkla devam etmiştir.

Talebesi Molla Hamid Ekinci, bununla ilgili olarak, Van’da Erek Dağı’nda Üstadın talebesi olduğu yıllardan bir hatırasını bizimle şöyle paylaşmıştı:

“Bir gün Üstad çok rahatsızdı. Diyebilirim ki ateşi 40 dereceyi geçmişti. O hâl ve vaziyette çilehaneden kalkarak etrafta odun toplamakta olan bizlerin yanına geldi. Bir elinde Cevşen vardı, okuyordu. Ayakta zor duran Üstada dedim ki, ‘Kurban, siz ayakta durmakta zorlanıyorsunuz. Ama bir taraftan da Cevşen okuyor ve üstelik bize yardımda bulunuyorsunuz, gidin biraz dinlenin!’ Buna mukabil bize bakarak o hasta hâli içinde tebessüm ederek dedi ki: ‘Ahh Hamid, bir bilsen gayret ne güzel şeydir!’ Fesübhanallah, Üstadın bu hâline hayret ederdik.”

Bediüzzaman’ın hayatını belli bir plan ve program dahilinde yaşadığına, daima meşguliyet içinde olduğuna dair başka bir anekdotu da Kastamonu yıllarında sadık talebelerinden birisi olan Vanlı “Çaycı Emin Bey” lakaplı Emin Çayırlı’nın oğlu Abdullah Çayırlı’dan dinlemiştik yıllar önce…

Merhum Abdullah Çayırlı Van’da hayatta iken Üstadla alâkalı babasından aktardığı bir çok hatırasını dinlemiş, notlar almıştık. Kendisi on iki yaşına kadar, Kastamonu’da Üstada hizmet eden babası Emin beyin yanında bulunduğundan anlattığı hatıraları da muteberdi bizim için. Hayatının sonuna kadar Risale-i Nur’la ve diğer evrâd-ı kudsiye ile meşgul olan Üstad Hazretlerinin nasıl bir programla Büyük Cevşen’i (Hizbü’l-Envâri’l-Hakaikı’n-Nuriye) okuduğunu babasından naklen şöyle anlatmıştı:

“Üstad Hazretleri o kudsî evradları her gün bir bölümünü planlı bir biçimde okumayı ihmal etmeden sürdürürmüş.

Hangi bölümü hangi zamanda okuyacağını ise merhum babam şöyle anlatmıştı:

‘Üstad kendisi başta Yasin-i Şerif’ten başlayıp hatim duasına kadar olan bölümü her sabah okurdu. Sonra, Cevşen’i pazartesi günleri okur bitirirdi (Bazen iki defa okurdu). Salı günü Evrad-ı Kudsiye’yi okur, çarşamba günü Sekine, Tahmidiye ve Münacat-ı Veysel Karanî dualarını okurdu. Perşembe günü Delâilu’n-Nur’u tavsiye edip okurken, cuma günü ise Münacatü’l-Kur’ân’ı okurdu. Hülasatü’l-Hülasa’yı bazen okurken mevcut diğer ve dua ve niyazları da okumayı ihmal etmezdi. Bütün bunların yanında Risale-i Nur’u okumayı, yazmayı ve tashih etmeyi asla ihmal etmezdi.’”

Cevşen Duasının Kaynağı

Üstad Hazretlerinin sıkça okuduğu ve ehl-i imana, hususan Nur Talebelerine de okumalarını tavsiye ettiği Cevşen duâsının istinat noktası kaynaklarda şöyle anlatılır:

“Resûlullah (asm) buyurdu:

‘Bir ara ben zırhla birlikte şiddetli sıcak bir günde Uhud’a doğru yürürken, göğe doğru baktım ve Allah’a dua ettim. Gördüm ki, göğün kapıları açılmış Cibril (as) nurla kuşatılmış bir vaziyette idi. Bana: ‘Allah sana selâm söylüyor ve tahiyye ve ikramda bulunuyor ve buyuruyor ki: Zırhı çıkar, bu duayı oku. Bunu okuduğun ve taşıdığın zaman, bu zırhtan daha büyüktür (tesirlidir). Ey Allah’ın Resulü! Bu duâ, Allah-u Teala’dan sana ve ümmetine bir hediyedir.” dedi. (Mecmuatü’l-Ahzab, Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevî. Cild: 3 s: 231-232’den naklen, Cevşenin Nurlarla Şerhi, Mahmut Çanga. Gelenek Yay. 2003)

Cevşen Kâinatı Nurlandırıyor, Karanlıkları Dağıtıyor

Cevşen, Risale-i Nur ve Hizb-i Nurî’nin bir özelliğini ise Üstad Bediüzzaman şöyle izah eder:

“Cevşenü’l-Kebîr ve Risâle-i Nur ve Hizb-i Nurî dahi kâinatı baştan başa nurlandırıyor, zulümat karanlıklarını dağıtıyor, gafletleri, tabiatları parça parça ediyor; ehl-i gaflet ve ehl-i dalâletin altında saklanmak istedikleri perdeleri yırtıyor gördüm, kâinatı envâıyla pamuk gibi hallaç ediyor, taraklarla tarıyor müşahede ettim. Ehl-i dalâletin boğulduğu en son ve en geniş kâinat perdelerinin arkasında envâr-ı tevhidi gösteriyor.” (Kastamonu Lâhikası, s. 179)

Merhum Mustafa Sungur’dan Bir Hatıra

“1956’da İstanbul’da Büyük Cevşen tab edilmişti. O yaz mevsimi hemen her gün, Isparta’nın şark, garp, şimal, cenup taraflarına gidip cennet misal o günlerde Üstadımız bir yere çekilir Hizb-u Envar-ı Hakaikı’n-Nuriye’yi baştan sona okurlardı.” (M. Sungur, İki Edip, A. Özer, Işık Yay. s: 10)

Cevşenin bu hususiyet ve hasiyetlerinden dolayı bizler de Bediüzzaman Hazretleri gibi bir plan ve program dahilinde, Risale-i Nur’u okuduğumuz gibi Cevşen’i ve sair evrad-ı kudsiyeyi okumalı; hayatımızı zikir, fikir ve şükürle nurlandırmalıyız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*