Abdullah ibn Abbas (619-688)

Abdullah ibn Abbas, rivayet ettiği hadisler (en çok hadis rivayet eden yedi kişiden beşincisi olan Abdullah ibn Abbas, 1660 hadis rivayet etmiştir) ve engin fıkıh bilgisi ile sonrakilere rehber olmuş, sahabe-i kiramın önde gelenlerindendir. Babası, Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) amcası Hz. Abbas; annesi ise Hz. Hatice’den hemen sonra Müslüman olan Ümmü’l-Fazl Lübabe’dir.

Künyesi, “Ebu’l-Abbas Abdullah bin el-Abbas bin Abdulmuttalib el-Kureyşi” olmasına rağmen İbn Abbas lakabıyla tanınmıştır. Hicretten üç yıl önce Mekke’de doğan Abdullah’ın adını Peygamber Efendimiz koyarak, kendi terbiyelerinde yetiştirmişlerdir.

Abdullah, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) duyduğu aşırı muhabbeti ve teyzesi Meymune’nin Hz. Muhammed’in zevcesi olması sayesinde, Peygamber Efendimizin yanında bulundu. Bu sayede Peygamberimizin her hal ve hareketini öğrenme ve tesbit etme imkanına kavuştu. Abdullah’ın Hz. Resulullah’a yakınlığı, ona Allah Resulunün dualarını kazandırdı. Mektubat’ta nakledildiği gibi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hz. Abbas ve dört oğlunu (Abdullah, Ubeydullah, Fazl, Kusem) bir perde (mülâet) altına alarak; “Ya Rabbi! Bu benim amcam ve babamın öz kardeşidir. Bunlar da onun çocuklarıdır. Onları bu perdeyle örttüğüm gibi, sen de onları Cehennemden öylece koru.” deyip dua etti. Birden, evin damı ve kapısı ve duvarları “Âmin, âmin” diyerek duaya iştirak ettiler. (s. 134)

Mekke’den hicretiyle ilgili muhtelif rivayetler mevcuttur. Annesi hicretten muaf tutulduğundan dolayı bir süre Mekke’de kaldığı ve daha sonra annesi ile hicret ettiği ya da babasıyla birlikte 630’da Medine’ye gittiğine dair rivayetler vardır. Yaşının küçüklüğünden dolayı ilk savaş ve seferlere katılmayıp, Hz. Osman’ın (r.a.) hilafeti zamanında Arap yarımadasının dışına, muhtelif vazifelerle çıkmaya başladı.

Hz. Ali (r.a.) zamanındaki kamplaşmada bir ara karşı tarafta yer almışsa da bilahare Hz. Ali’nin tarafını tutarak Cemel ve Sıffin savaşlarına katıldı. İslam dünyasında büyük fitnelere sebep olan Haricileri ikna etmek maksadıyla Hz. Ali tarafından görevlendirildi. Çok çetin geçen görüşmelerden sonra bir kısım Hariciyi ikna edip fikir değiştirmelerini sağlayarak, onları kazanmaya muvaffak oldu. Muaviye tarafına geçtiğine dair rivayetler tamamen gerçek dışı olup, Hz. Ali’nin tarafını tuttuğunu açık bir şekilde ortaya koydu. Bir ara Basra valiliğine de atanarak bir süre bu görevde kaldı.

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) vefatında henüz 13 yaşında olan Hz. Abdullah, İslam dünyasında daha çok ilmi şahsiyeti ve çok sayıda hadis rivayet etmesiyle tanınır. Bu özelliği ile ilgili, Buhari ve Müslim’de yer alan hadisler vardır. Peygamberimiz (s.a.v.) “Allah’ım onu dinde bilgili ve ince anlayış sahibi yap ve ona ayetlerin yorumunu öğret.” buyurmuşlardır. Bediüzzaman, “(Hz. Peygamberin) duası öyle makbul olmuş ki, İbni Abbas ‘tercümanü’l-Kur’ân’ ünvan-ı zîşânını ve ‘habrü’l-ümme,’ yani ‘allâme-i ümmet’ rütbe-i âlisini kazanmış. Hattâ çok gençken, Hazret-i Ömer onu ulema ve kudema-yı Sahabe meclisine alıyordu” diyerek, Hz. Abdullah’ın dua-yı nebevi ile kazandığı makamları ifade etmektedir. (Mektubat, s. 144) Bu özelliğinden dolayı, daha küçük yaşlarda iken kendisinden istifade edilmeye başlandı. Özellikle Hz. Ömer zamanında halli zor meseleler kendisine havale edilerek, verdiği fetvalarla hareket edildi. Naklettiği hadislerin önemli bir kısmını bizzat Peygamber Efendimizden öğrendi. Diğerlerini ise Hz. Ömer (r.a.), Hz. Ali (r.a.) gibi sahabelerin ileri gelenlerinden öğrendi. Bu hadisler çok büyük öneme haiz meselelere dair olup, birçok hadis kitabına alınmıştır. Hadis rivayet etmekle iktifa etmeyip, hadis ilminin gelişmesine ve öğrenilmesine özel önem verdi. 197 kişi kendisinden hadis rivayet ettiği gibi bir çok talebe de yetiştirdi. Hadis rivayet edeceklerin şahsiyetlerinin üzerinde titizlikle durdu. Ravilerin dürüst kişiler olmaları gerektiği ve şahitliği kabul edilen itibarlı kişilerden hadis öğrenilmesini tavsiye etti. Hadis okutmaya devam ettiği son dönemlerine doğru, yaşlılık ve yorgunluk gibi sebeplerden dolayı karıştırmak endişesiyle talebelerine okumaya son vererek, dinlemeyi tercih etti.

Özel duaya mazhar olması sebebiyle, Kur’an-ı Kerim’in inceliklerini anlayıp yorumlama ilmindeki inkişafından dolayı tefsir ilmindeki üstünlüğü de hemen hemen herkes tarafından kabul gördü. Bir taraftan Arap dili ve edebiyatına olan vukufiyeti; diğer taraftan, ayetlerin nüzul sebeplerini bilmesi ona ayrı bir mevki kazandırdı. Nasih ve mensuhu çok iyi bilirdi. Kendi devrinde fıkıh dalında Mekke’nin otoriteleri arasında sayılırken, çok sayıda fetva verdi. Bundan dolayı, İbn Hazm tarafından en çok fetva veren sahabe olarak kabul edildi. Diğer yandan aralarında İkrime, Mücahid, Ata, Said bin Cübeyr gibi ünlü bir çok talebe yetiştirdi.

İlme ve ilim erbabının yetiştirilmesine büyük ehemmiyet vererek bilhassa ilmin izzeti üzerinde durdu. Ona göre, ilim sahipleri ilmi hakkıyla öğrenseler, ilmin gereğini yerine getirseler, mutlaka Cenab-ı Hakk, melekler ve salih amel sahipleri tarafından sevilecekler. İnsanların saygısına mazhar olacaklardır. Şayet alimler, ilimlerini dünya menfaatini elde etmek maksadıyla kullanırlarsa, Allah’ın gazabını celbedecekleri gibi insanların nazarında da küçük düşeceklerdir. (s.79.)

Eserleri:

1- Tefsir-i İbn Abbas: Kendisinden nakledilen hadis ve tefsirlerin toplandığı eser. Dr. Abdülaziz bin Abdullah tarafından on beş hadis kitabı taranmak suretiyle bir araya getirilip, iki cilt halinde basılmıştır.
2- Garibü’l-Kur’an: Kur’an’daki garib (her kes tarafından kullanılmayan, anlaşılması kolay olmayan kelimelerin Arapça’nın hangi lehçesinden alındığını göstererek açıklık kazandırır. Ata bin Ebu Rebah tarafından düzenlenmiştir.
3- Mesail-ü Nafi bin el-Ezrak: Anlaşılması güç olup Kur’an-ı Kerim’de geçen, 200 civarındaki kelimelerle ilgili olarak, Haricilerin ileri gelenlerinden olan Nafi b. Ezrak’ın sorduğu sorulara Hz. Abdullah tarafından verilen cevapları ihtiva eder.
4- El-Lügat fi’l-Kur’an: Selahattin el-Müneccid tarafından neşredilmiştir.
5- Kasidetü’l medh: Hulefa-i Raşidin ile babası Hz. Abbas’ın hakkındaki kasidelerdir. Muaviye’nin halifeliği sırasında huzurunda okumuştur. Ayrıca O’na izafe edilen bazı risaleler de yer almaktadır. (İsmail L. Çakan-Muhammed Eroğlu; “Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib”, TDV. İA., I. C.,

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*