Bediüzzaman gibi bilgelerin mücadeleci, ama barışçı çağrısına kulak ver

“Barışalım da hangi şartlarda” diye sormuştun. İnan bunu ülke nüfusunun çoğu soruyor.

Bunca yıldır düşman, hain, bölücü, kâfir ve yabancıİarın ajanı olarak suçlanan silahlı unsurların birden “haksızlığa başkaldıran vatandaşlarımız” olması o kadar zor ki! Yılların şartlanmışlığını aşmak, çocuğunu, kardeşini, eşini ve babasını yitirdiği bir ‘vatan savunması’nda birden düşmanın’ vatan evladı’na dönüşmesi hiç kolay değil. Bunda ne senin suçun var ne de canlarını, uzuvlarını bu uğurda veren aziz ve masum insanların.

Onları birbirine düşüren ve bundan bir iktidar üreten sistemi ve kadroları tasfiye etmek için iş ve güç birliği yapmanın zamanı geldiğini Türk-Kürt hepimiz bir anlayabilsek. Hepimiz kurban olduğumuzu ve kullanıldığımızı anlayacağız ve öfkemizi birbirimize değil, sisteme yönelteceğiz.

Ancak bu konuda Türk yurttaşların aydınlanmasına katkıda bulunmalısın. Düşmanının onlar değil sistem olduğunu ve ikinizin de onun mağduru olduğunuzu anlatmak daha çok acı çeken sana düşüyor maalesef. Çünkü Türk, savunmada olduğuna ve kazandığı takdirde eldekileri koruyacağına inandırılmış. Oysa ‘ eldekinin’, sorunun asıl kaynağı olduğunu anlamak zorunda. Bundan sonra başlayacak silahsız mücadelenin anayasal yurttaşlık, birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti olması durumunda yanında o kadar çok yoldaşın olacak ki!

Gel birlikte bu nitelikleri içeren anayasa yapımında ortaklık yapalım. Kitleleri bu konuda ikna edelim.

Yasaklayanlar adına özür diliyorum

Bu mücadele, kimse için özel ayrıcalıklar istemek doğrultusunda olmayacak. Genel yararlar için mücadele ettiğine insanları inandırmak senin en büyük kazancın olacak. Normalleşmenin, siyasal erki devletin elinden alıp yurttaşlara kazandırmadan geçtiğini umarım anlamışsındır. Aksi halde eskiden olduğu gibi devleti ele geçiren güçler, insanları birbirine düşürerek iktidarlarını sürdürmeye ve onları kullanmaya devam edecekler.

Senin bunca baskı ve inkardan sonra dilini tüm resmi alanlarda, eğitimde ve kamu hizmetlerinde kullanmanın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyorsun. Dili, bir insanın ana sütü kadar helal. Onu yasaklayan bahtsızlar adına senden özür diliyorum. Ancak anadil yasaklarının kalktığı şu dönemde Kürtçe’nin kamu alanında kullanılır hale gelmesinin zaman alacağını bilmelisin. Bu bir mazeret belirtimi değil, gerçekçi bir değerlendirme. O yüzden sabırlı olmalısın. Bu konuda yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra sen de kaliteyi önceleyen bir hazırlık için her türlü yardımı sağlamalısın. Nitelikli öğretmenler yetiştirmek, donanımlı okullar açmak için öncülük yapmalısın. Dili, siyasal bir araç değil bir kültür öğesi olarak görür ve kullanırsan dilini kullanma ve geliştirme konusunda daha çok destek görürsün.

Bilgelerin çağrısına kulak ver

Ancak Türk çoğunluğun senden bir beklentisi var. Senden esirgenen haklar sağlandığı zaman ulusal bütünlüğe onların gösterdiği duyarlılığı gösterecek misin? Onların en büyük kaygısı bu. Elini uzattığında avucunda pimi çekilmiş bir bomba olmadığından emin olmak istiyorlar. Biliyorum bu soruya alınacaksın. Asıl şiddet mağdurunun sen olduğunu söyleyeceksin. Ama ne yapalım ki genel algı bu ve bunu düzeltmek maalesef sana düşüyor. Alınmadan, öfkelenmeden bunu yapabilirsen inan içinde bulunduğumuz kırılgan ortam çok yumuşayacak. Gel artık öfke ve haksızlık duygusundan sıyrıl ve içinden çıkan Bediüzzaman, Ahmedi Hani, Mehmet Uzun gibi bilgelerin mücadeleci ama barışçı çağrısına kulak ver. Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek ve yapmak lazım!
Doğu Ergil
Bugün, 11.4.2013

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*