Gayemiz, Kur’ân hakikatlerini geniş kitlelere ulaştırmak

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular Yeni Asya’nın Ramazan kampanyasını değerlendirdi. Kutlular “Gayemiz, herkesin Kur’ân ayı Ramazan’ı en güzel şekilde idrak ve ihyâ etmesi adına Kur’ân hakikatlerini geniş kitlelere ulaştırmaktır” diye konuştu.

Gayemiz, Kur’ân hakikatlerini geniş kitlelere ulaştırmak

Gazetemiz Yeni Asya’nın Ramazan ayının ilk ve son Cuması okuyucularına hediye olarak vermeyi planladığı, ayrıca fazladan alıp dağıtmak isteyenlere de 1 TL’den sunulacak olan Küçük Sözler ve Münâcât Risâlesi kampanyasıyla ilgili olarak, gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’la görüştük.

Sözkonusu kampanyaya tahminlerinin üzerinde bir ilginin olduğunu söyleyen Kutlular, şu ana kadar kendisine 50 bin sipariş alındığı bilgisinin verildiğini, hedefin ise 100 bini aşmak olduğunu ifade etti.

Sizi sohbetimizle baş başa bırakıyoruz:

Ramazan ayında neden böyle bir kampanya düşünüldü?

Malûm, Ramazan ayı duâ ayıdır aynı zamanda. Münâcât Risalesi de, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin tefekkürî duâlarını, yakarışlarını ihtiva eden emsâlsiz bir eser.

Küçük Sözler ise, yine Ramazan’ın mânâ ve kıymetinin daha iyi anlaşılması ve o ayda kulluk şuurunun daha da artması adına faydalı olacak, Üstad Hazretlerinin iman ve ibadet konularında telif ettiği temel bir eser. İsmi “Küçük Sözler” ama esasında, içerisine bakıldığında çok büyük mânâ ve hakikatlerin ifade edildiği bir eser.

Gayemiz, Ramazan ayını en güzel şekilde değerlendirmektir. Sadece onunla da kalmayıp, mademki bu ay mübarek bir aydır, o zaman bu eserlerin içerisindeki hakikatlerle bu ayı daha güzel anlamayı, daha güzel yaşamayı ve bunları başkalarına da ulaştırmayı hedefliyoruz.

Herbirimiz “Bu kıymetli hakikatler sadece benimle kalmasın, bunu çevremizdeki diğer insanlara da ulaştıralım” şuurunu kendinde diri tutması gerekiyor. İşte bu kampanya buna hizmet edecek diye düşünüyoruz.

Bu cihetiyle, muhtevasında genel olarak Ramazan ayının ulviyet ve kudsiyetine uygun hakikatler ve özellikler bulunması, bize bu eserleri tercih ettirdi. Bir yandan iman hakikatlerini okurken, diğer yandan da duâ ve münâcât üslûbunda bunu dile getirmek, tefekkür etmek…

İlgili risâleler hakkında biraz konuşsak…

Meselâ Birinci Söz’de geçen “Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi başta ona başlarız…” ifadesi ve devam eden satırlar… Bize belki basit gibi geliyor, ama basit değil, hayatımıza iman ve tevhid noktasında yön verecek çok derin gerçeklerin ifadesi bunlar. İman hakikatleri aklen ve mantıken izah ve ispat ediliyor bu eserde. Üstad Hazretleri imanın tahrip edildiği bir zamanda yazmış bunları. “Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür” diyor ya, işte hâlen böyle bir asırdayız. İnsanlar aklının kabul ettiğine inanıyor, “Beni ikna et, bana ispat et” diyor. Hâlbuki geçmişte iman esaslarında bu kadar sarsıntı yaşanmamıştı. Teslimiyet vardı çünkü. Ama şimdi iman zaafa uğramış. Bunun için Üstad Hazretleri iman hakikatlerini hep ispat etmek üzere gitmiştir. Risale-i Nur’un meseleleri çoğunlukla hep aklî, mantıkî ve ilmîdir, hepsi de bu asrın tereddüt ve şüphelerine karşı verilen hakikat dersleridir. Tabi bu asırda dinsizliği devlet eliyle topluma yerleştirmek için fen ve felsefe de kullanılmış ve hâlâ da kullanılmakta maalesef. İşte Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin risalelerinde fenleri bir nevî ‘Müslümanlaştırdığını’ görüyoruz. “Her bir fen, bir esmâ-i İlâhiyeye” dayanır diyor meselâ. Hatta Üstad Hazretleri kâinata Yaratıcı hesabına bakıp, onu bir kitap gibi okumamızı istiyor. Bütün bunlar gerçekten çok yüksek hakikatler ve büyük bir tecdid hareketi…

Bakınız, klâsik İslâm yorumu bütün dünyaya yayılamıyor belki; ama Risale-i Nur yayılıyor. Kim okursa da, hakikaten idrak ettiği zaman “Gerçekten doğru, hakikaten ikna ve ispat kabiliyeti fazla bu eserlerin” diyor. Yani, Üstadın da ifadesiyle “Evet, bir zaman gelecek, Risale-i Nur bütün dünyaya yayılacak”. Peki yayılıyor mu şimdi? Yayılıyor. 50 civarında dile de çevrilmiş.

İşte biz de, Yeni Asya olarak, Ramazan’da bu eserlerin daha da yayılmasını, muhtaçlara ulaşmasını arzu ediyoruz.

Münâcât’ı veriyoruz tabiî. Risale-i Nur’daki ‘münâcâtlar’ da bir harika. Yalvarışımızı, yakarışımızı Cenâb-ı Hakk’a tefekkürle yapıyoruz.

İşte bir yandan münâcâtta bulunurken, iman hakikatlerini de Küçük Sözler’le takviye ediyoruz. Çünkü iman esastır. Risale-i Nur’un dayandığı her şey imana dayanıyor. Tahrip edilmiş imanın tamir ve ihyasıdır.

Bu mânâları da dikkate alırsak, Ramazan ayında çok uygun eserlerdir bunlar.

Bu eserlerden çok sayıda alarak dağıtmak isteyenlerin de düşünülmesi güzel bir şey…

Şöyle düşünelim: Risale-i Nur dairesinin dışında birçok insan var. Onların da bu hakikatlere ihtiyacı var. Birçoklarında bu eserler yok. İşte bu sayede, bu kitaplar onların da eline geçerse, Ramazanlarını daha güzel bir şekilde değerlendirebilirler diye düşünüyoruz.

Yani bizim bu kampanyadaki maksadımız, bu mübarek ayın en güzel şekilde yaşanmasına hizmet etmek. Hem duâlarla, hem de iman hakikatleriyle mübarek ayın en güzel şekilde değerlendirilmesine vesile olabilmek…

Bir de tabiî bu eserlerin hakikî fiyatı, bunları başka kişilerin de okumasına vesile olmaktır zaten. Bizzat müellif-i muhteremi böyle diyor. Yani herbirimiz şu şuurda olmamız gerekir diye düşünüyorum: “Bu iman hakikatleri, sadece benim için değil, başkaları için de lâzım. Öyleyse geniş dairedeki muhtaçlara da ulaştırmalıyım.”

Peygamberimizin (asm) “Bir kişinin seninle imana gelmesi, sahralar dolusu kırmızı koyunu sadaka olarak vermekten daha hayırlıdır” hadis-i şerifini hatırlayalım. O halde sadece kendimiz için değil geniş kitleler için de bir gayretin içerisinde olmamız, buna sahip çıkmamız lâzım.

Ramazan bir yönüyle paylaşma ayı değil mi zaten? Zekâtlar bile daha ziyade bu ayda veriliyor. Bu eserleri fazlaca alıp dağıtmak da, bir nevî ilmin zekâtı olarak düşünülemez mi?

Elbette, ilmin zekâtıdır bu. Bu açıdan da Ramazan ayına uygun çok güzel bir faaliyet bu kampanya. İnşaallah o niyetle de, zekâtımız için, hayrımız için sâir insanlara dağıtalım, muhtaçlara ulaştıralım bu eserleri.

Cenâb-ı Hak kazandığımızın kırkta birini zekât olarak vermemizi istiyor, değil mi? Kime? Elbette muhtaçlara…

Aynı şeyi ilmin zekâtında da düşünebiliriz. İman noktasında, ihlâs noktasında, mübarek Ramazan ayı cihetiyle o yüksek hakikatleri muhtaçlara dağıtabiliriz.

Maddî zekâtı alan, onu alıp sadece karnını doyuracak. Ama burada karnını değil; aklını da, kalbini de, ruhunu da doyuracak. Biri dünyevî hayat, öteki ebedî hayat! Kıyas kabul etmez, değil mi? Belki de daha önemli bir mesele.

Evet, gayemiz para kazanmak değil, geniş kitlelere bu hakikatleri ulaştırmaktır. Rabbim cümlemizi muvaffak etsin, hizmetlerimizi ihlâs dairesinde kabul etsin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*