Mehmet Tanrısever de bir TV’de ilk günlerin rakamlarıyla ilgili bir soruya cevap verirken, izleyici sayısının biletli girişlerden üç kat fazla olabileceğini ifade eden beyanlarda bulunmuştu.
Böyle bir durumun, salon sahiplerini gerek film şirketiyle ilişkileri, gerekse vergi, v.s. açısından sıkıntıya sokabilecek sonuçları olabilir mi?
Çünkü yine Tanrısever’in ifadesiyle, Hür Adam teklifi kendilerine gittiğinde “Kamyon dolusu para verseniz bu filmi salonlarımda yine göstertmem” diyen salon sahipleri dahi olmuş.
Hep başkalarına yakıştırdıkları bağnazlığın gerçekte kimde olduğunu gösteren çok tipik bir örnek.
Ve Hür Adam’a kapılarını kapatan bu sinemaların çoğunun, “Beyaz Türk” olarak anılanların yoğun olduğu semtlerde bulunması da manidar.
Sonuçta, o salonlar ya Hollywood ya da Yeşilçam çıkışlı, çoğunlukla müptezel filmlere tahsis edilirken, Hür Adam gibi fikir ve ideal eksenli filmler bu ambargonun doğurduğu adaletsiz ortamda, eşit olmayan şartlarda yarışa giriyorlar.
Sonra da basında birileri utanmadan, “Hür Adam’ın boyunu posunu, gişe ve hasılat rakamları ortaya çıkınca göreceğiz” diye ahkâm kesiyor…
İlâveten, tam bu hengâmede “muhteşem rezalet” dizisiyle ilgili tepki ve savunmaları öne çıkararak ve Hür Adam’daki mâlûm sahnenin bir cenahta tetiklediği tartışmaları kullanıp suret-i haktan görünmeyi de ihmal etmeyerek işi iyice sulandırıyor ve gündemi saptırmaya çalışıyorlar.
Bu noktada hükümetin tavrı da manidar.
Gündemin o diziye kaymasına bakan seviyesindeki beyanatlarla katkıda bulunulurken, Hür Adam’dan uzak durulması ne anlama geliyor?
Nazım Hikmet’e, Yılmaz Güney’e, Ahmet Kaya’ya gösterilen ilgi, Said Nursî’nin hayatını anlatan bir film söz konusu olduğunda niye yerini anlaşılması çok zor bir suskunluğa terk ediyor?
Başbakanın, demokratik açılım projesi bağlamında birkaç kez adını telâffuz ettiği, hükümet ve parti yönetimindeki iki yardımcısının Ekim ayındaki Risale-i Nur Sempozyumuna katılarak hakkında takdirkâr konuşmalar yaptıkları Bediüzzaman’la ilgili bir filme o cenahta gösterilen kayıtsızlık, izahı imkânsız bir çelişki değil mi?
Bu durum karşısında yaşadığı hayal kırıklığını sitemkâr ifadelerle dile getirerek “Kırgınım” diyen Tanrısever’in haksız olduğu söylenebilir mi?
Ki, vizyona girdiği ilk günden itibaren filmin gördüğü büyük ilgi, halkın, durumu fark edip üzerine düşeni yapmak için bir kez daha harekete geçtiğini gösteriyor. Örnek bir sahiplenme duygusuyla süren bu seferberlik, bütün engelleri aştırarak Hür Adam’ı başarıya taşıyacak inşaallah.
Benzer konuda makaleler:
- ‘Hür Adam’ kapalı gişe
- “Said Nursî’nin filmini çekmeyecektim de başka kimin filmini çekecektim?”
- “Hür Adam” dönüm noktası
- Hür Adam fırsatı
- Hür Adam filmi niye kimi sinemalarda gösterilmedi?
- Hür Adam’a selâm
- ‘Hür Adam’ın mesajı
- Hür Adam…
- Hür Adam rüzgârı
- Atatürk ve Said Nursî karşılaşması
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun