Yetimler Çalıştayı’nın ardından

Hafta sonu İzmir’deydik. Yetiştirme Yurtlarından ayrılanların yaşamış oldukları problemleri masaya yatırdık.
   
Doğrusu bu çalıştayın ilk kez yapılıyor olması “çekirdek fikir” oluşturması bakımından önemli. Birlikte fikir ürettiğimiz masaya baktım… Aramızda kimler yok ki: Sanatçı, milli halterci, milli sporcu, TRT çalışanı, işadamı, politikacı ve kamu görevlisi.

Sanatçı Şükriye Tutkun, ister istemez Yetiştirme Yurdunda kaldığı dönemleri aktardı bizlere. O günleri yeniden yaşıyormuşcasına heyecanlı ve öfkeliydi. Konservatuarı birincilikle bitirmesine rağmen, “yurtlu” olduğundan dolayı yapılan ayrımcılığa idi öfkesi. Dimdik ayakta durabilmenin zorluğu bir yana, her şeye rağmen toplumda saygın bir yer edindikten sonra “yetiştirme yurdu”nda kaldığını övünerek anlatması herkesi duygulandırdı.

Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın da hazır bulunduğu çalıştayda, yetim hakkını gözetmenin ne kadar önemli olduğuna vurgu yaptı… Efendimizin (a.s.v.) “Yetimi kendine yakın tut, başını elinle okşa, onu sofrana oturt. Öyle yaparsan kalbin yumuşar ve ihtiyaç görülür” sözlerini hatırlatarak, “İnancımız insanların birbirleriyle dayanışması, birbirini sevmesi, birbirine yardım etmesi esasına dayalıdır” dedi.

Konumuzun temel dayanağını oluşturan “yetiştirme yurtlarından ayrılanların” yaşadıkları öylesine çok dram ve travma var ki… Kimi zaman bu sütunlardan aktarmaya çalıştım. Kimi zaman “ajitasyon” olmasın diye kalemimize hakim olduk.

Problemler dağ gibi…. Bunca yılın sıkışmış problemlerini bir çalıştayda dile getirmek kolay değil elbet… Kabaca bakacak olursak:

-Yıllarca yurtlarda kalan, herhangi bir araştırma yapılmadan tek imza ile koruma kararı kaldırılan gençlerin tesbit edilerek, 3413 sayılı yasadan iş imkânından faydalandırılarak mağduriyetler giderilmeli.

-18 yaş sonrası reşit olarak yurttan ayrılan ve sokakta kalan çocukların gidecek, sığınacak hiçbir yeri olmadığı için herhangi bir örgütün tuzağına düşmesi… Maddi ve manevi psikolojik destek verilerek takip altına alınması… Ve takip mekanizmaların daha sık geliştirilmesi gerekiyor.

-Müstafi duruma düşünler de var. Mesela çeşitli sebeplerden dolayı işten çıkarılmış ve istifa etmiş kişilerin bir kereye mahsus kadro şartına bakılmaksızın tekrar eski kadrolarına dönebilmelerine imkân sağlanmalı.

-4+ 4+4 sisteminden dolayı mağduriyet yaşayanların haklarının giderilmesi ve diploma alamayan gençlere 3413 yasasından faydalanması gerekiyor.

-İşe başlamış ve geliri olan kişilere ev sahibi olmalarına destek amacıyla TOKİ’den maaşlarının 5’te 1 oranında kesindi yapılarak peşinatsız ve faizsiz ev sahibi olmalarına destek olunması…

Bir de;

-Yetiştirme yurtlarında yetişmiş memur olan akademik kariyerini tamamlamış kişilerin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı kurumlarda yönetici olarak atanmasını önemsiyorum.

Hatta, mümkünse “rol model” olarak toplumun önüne çıkmış ve yetiştirme yurtlarında yetişmiş olanların yine aynı bakanlıkça “danışman” statüsünde değerlendirilmesi çok daha uygun olacağı kanaatini taşıyorum.

Dediğim gibi sorunlar çok… Bu problemler yumağını konuşa konuşa çözeceğiz.

Çünkü bu sosyal yara, iktidarı da ilgilendiriyor, muhalefeti de ve STK’ları da… Yani yetiştirme yurtları konusuna partiler üstü olarak bakmak lazım ve çözüm önerileri getirmek hepimiz için elzem.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*