İman hizmeti

Yedi sene kadar önce Diyanet’in Avrupa’da yaşayan 12-18 yaş grubundaki Türk gençleri arasında yaptığı bir araştırmaya göre, gençlerin yüzde 86’sı Allah’a inandığını söylerken, “Ateistim” cevabı verenlerin oranı yüzde 9 olarak ortaya çıkmıştı. Ankete katılan erkeklerin yüzde 62’si, kızların yüzde 43’ü “Allah’a inancım tam” derken, erkeklerin yüzde 19’u ve kızların yüzde 47’si Allah’a inandığını, ama bazı noktalarda şüphe ve soru işaretleri olduğunu ifade ediyordu.

Bu anketi, diğer bazı ilginç ve düşündürücü sonuçlarıyla beraber değerlendirmeye çalıştığımız 5.6.04 tarihli ve “İman eğitimi” başlıklı yazımızda “Gurbetçi gençler arasında yapılan anketin sonuçları, Türkiye’deki duruma da bir ölçüde ayna tutuyor olmalı. Ama daha kesin sonuçlara ulaşmak için benzer anketlerin Türkiye’de de âcilen yapılmasına ihtiyaç var” demiştik.
Geçtiğimiz günlerde dünya ölçeğinde yapılmış, Türkiye’yi de kapsayan, ama gençler özelinde değil, genel bir anketin sonuçları yayınlandı.
Kanada merkezli araştırma kuruluşu Ipsos’la Reuters haber ajansının birlikte gerçekleştirdiği araştırmaya göre, Türkiye’de Allah’a inananlar yüzde 91, ateistler yüzde 2, birden fazla tanrıya inananlar yüzde 2, dinî inançlarından emin olmayanlar yüzde 2, ölümden sonra ne olacağını bilmeyenler yüzde 14, cennet ve cehenneme inananlar yüzde 52, evrime inananlar yüzde 19.
26.4.11 tarihli Vatan gazetesinin haberinde yer alan bu sonuçlar, bizim yedi sene önceki söz konusu yazımızda ifade ettiğimiz “Demek ki, öncelikle imanın tahkim ve takviyesini öngören hizmetlere ihtiyaç sürüyor” tesbitinin isabetini Türkiye açısından da yine teyid ve tasdik ediyor.
Olay, dil alışkanlığı ile hep tekrarlayageldiğimiz “yüzde doksan dokuzu Müslüman ülke” kalıbının ötesinde bir önem ve ciddiyet arz ediyor.
“Yüzde 91 Allah’a inanıyor” tesbitine bakarak rahatlama lüksümüz yok. Gerçi bilhassa vaktiyle devlet okullarında inançsızlık propagandasının yapıldığı bir ülkede bu oran, Said Nursî’nin “Küfrün beli kırıldı” sözünü doğrulayan bir sayı.
Ama ateistlerin, birden fazla tanrıya inananların ve dinî inançlarından emin olmayanların öne çıktığı yüzde 9’a da iyi bakmak gerekiyor.
Dahası, cennet ve cehenneme inanan yüzde 52’nin dışındakilerle, bu meyanda ölümden sonra ne olacağını bilmeyen yüzde 14’lük kesime de.
Demek ki, bilhassa ahiret inancı konusunda da zihinlerde ciddî istifham ve soru işaretleri var.
Dolayısıyla, “Ateistim, birden fazla tanrıya inanıyorum, dinî inançlarımdan emin değilim” diyenlerin neyi kastettiklerini ve hangi saiklerle böyle dediklerini çok iyi tesbit etmek, nasıl bir manevî boşluğun onları bu noktaya getirdiğini enine boyuna irdelemek ve sonra da bu boşluğu doldurmak için bir iman eğitimi seferberliği başlatmak en önemli ve öncelikli görev olmaya devam ediyor. Dolayısıyla, iman hizmetine ihtiyaç azalmak şöyle dursun, çok daha artarak devam ediyor.
Yani, Said Nursî’nin “Bize Yaratıcımızı tanıt, öğretmenler Allah’tan bahsetmiyor” diyen liselilere “Muallimleri değil, fenleri dinleyin” diyerek, fenlerin dilinden Allah’ı anlattığı Meyve’nin Altıncı Meselesi ve Denizli hapsinde bu bahsi okuduktan sonra “tam bir kanaat-i imaniye aldıklarından, ahirete bir iştiyak hissedip, ‘Bize ahiretimizi de bildir, tâ ki nefsimiz ve zamanın şeytanları bizi yoldan çıkarmasın, daha böyle hapislere sokmasın’ diyen” mahpusların talebine cevaben yazdığı Yedinci Mesele başta olmak üzere, külliyattaki ilgili bahislerin insanlara ulaştırılmasına dayalı imanî hizmetlere hâlâ çok ihtiyaç var.
Ve kıyamete kadar da olmaya devam edecek.
Çünkü Üstadın “Mevcudat (varlıklar) içinde en kıymettar, hayattır. Ve vazifeler içinde en kıymettar, hayata hizmettir. Ve hidemat-ı hayatiye (hayata yönelik hizmetler) içinde en kıymettar, hayat-ı fâniyenin hayat-ı bâkiyeye inkılâp etmesi için sa’y etmektir (çalışmaktır)” (Tarihçe-i Hayat, s. 329) ifadelerinde dile getirdiği “fâni hayatları bâkiye dönüştürme hizmeti”nin önemi hiçbir zaman bitmeyecek.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*