43. yılımızda da yine hakkı üstün tutmaya devam ediyoruz. Düşmanının tehdidinden korkmayarak, dostun minneti altına girmeyerek sadece hak için mücadele ederek devam ediyoruz. İnşaallah 53., 63., 73. ve diğer yıllarda da bu camia Nurlardan aldığı hak dersine binaen hakkı üstün tutmaya devam edecek, ne şart altında olursa olsun hukuktan yana olacak, insan haklarını ön plana çıkaracak. Bu noktada bugün bize düşen en büyük vazife ise, bu bayrağı nasıl ki dünkü kardeşlerimizden ve ağabeylerimizden devralmışsak, aynı bayrağı evlâtlarımıza, kardeşlerimize, gençlerimize, torunlarımıza, torunlarımızın çocuklarına o şekilde devretmektir.
Bu yıl Yeni Asya’nın 43. kuruluş sene-i devriyesi. Dile kolay, bu kutlu dâvânın üzerinden tam 42 yıl geçmiş. Bundan tam 42 yıl önce meydana atılmış Yeni Asya. Nurlar hesabına, iman ve Kur’ân dâvâsı uğruna, hak, hukuk, adalet, vatan ve millet için; gözü pek, cesur, yağız bir delikanlı olarak. Bediüzzaman’ın bahadır bir evlâdı, Nurların yılmaz ve yıldırılmaz bir neferi olarak. Hep hakkı müdafaa etmiş. Hep hukuktan ve adaletten yana olmuş. Hep zalimin ve zulmün karşısında durmuş.
42 yıllık geçmişi buna şehadet eder.
Daha kurulur kurulmaz 12 Mart fitnesi ile yüz yüze gelmiş. Hakkı, hukuku, insan hakları ve demokrasiyi hiçe sayan ihtilâlcilerin karşısında hakkın ve hukukun sesi olmuş Yeni Asya. Zorbalara karşı büyük bir direnç göstermiş. Attığı manşetlerle hakka ve hukuka gönül veren cemiyet fertlerinin yüreklerine su serpmiş. Hak için mücadele edenlerin istinat noktası olmuş.
Ardından on yıl sonra 12 Eylül fitne-i devriyesinde yine benzer tarzda mukavemet göstermiş. Sırf hakkı üstün tuttuğu için günlerce, aylarca kapalı tutulmuş. Ama yılmamış, susmamış, yine hakkı söylemeye devam etmiş.
Ardından 28 Şubat fitnesi. Hem de nasıl bir fitne!.. Fitne şebekelerinin bütün güçleri ile ehl-i iman üzerine yürüdükleri bir fitne. Kimilerini korkutarak, kimilerini açıktan tehdit ederek, kimilerini ürkütüp ülke dışına gitmeye zorlayarak samimî mütedeyyin kitle üzerinde olabildiğince baskı uygulayarak milleti derinden rahatsız eden bu fitneye karşı, yine Yeni Asya, dik duruşu ile hakka tarafgirlikte numune-i imtisâl olmuş. ‘Deprem İlâhî ikaz’ dediği için bu dâvânın en ön safında yer alan Nurun Kahramanı hapislere atılmış, yazarları ise mahkemelere verilmiş. Okurları tedirgin edilmek, sindirilmek istenmiş; cemiyetin istinat noktaları sarsılmak istenmiş. Ama bütün bu badireler içinde Yeni Asya yine haktan yana olmaya devam etmiş. Hakkı üstün tutmak için gücünün son damlasına kadar direnmiş. Bu hadiselerin bir çoğuna şu anda hayatta olan Nurun Kahramanları şahittir. Bir çoğunu da bizler yaşayarak gördük.
İşte bu günlerde 43. yılımızda da yine hakkı üstün tutmaya devam ediyoruz. Düşmanının tehdidinden korkmayarak, dostun minneti altına girmeyerek sadece hak için mücadele ederek devam ediyoruz. İnşaallah 53., 63., 73. ve diğer yıllarda da bu camia Nurlardan aldığı hak dersine binaen hakkı üstün tutmaya devam edecek, ne şart altında olursa olsun hukuktan yana olacak, insan haklarını ön plana çıkaracak.
Bu noktada bugün bize düşen en büyük vazife ise, bu bayrağı nasıl ki dünkü kardeşlerimizden ve ağabeylerimizden devralmışsak, aynı bayrağı evlâtlarımıza, kardeşlerimize, gençlerimize, torunlarımıza, torunlarımızın çocuklarına o şekilde devretmektir. Bugün biz nasıl ki 43. yılımızı yâd ederken, geçmişte hizmet etmiş olan kardeşlerimizi, bize bu bayrağın ulaşması için hayatlarını ortaya koymuş Nur kahramanlarını minnet ve şükranla anıyorsak; öyle de, bundan sonraki yıllarda aynı duygu ve düşüncelerle bayrağı taşıyacak olan gelecek neslin aynı duygularla dolup taşması için gereken cehdi ve gayreti göstermeliyiz. On yıl sonra, yirmi yıl sonra, elli yıl sonra kuruluş yıl dönümlerini kutlayan evlâtlarımız ve kardeşlerimiz maziye dönüp baktıklarında bugün bizim mazideki kardeşlerimiz için söylediklerimizi bizler için de söylesinler. “Allah razı olsun ağabeylerimizden. Bu bayrağı, hakkı üstün tutarak, şanla şerefle bizlere ulaştırdılar” desinler.
Bu sebeple bu bayrağın gelecek nesillere taşınması için, gelecek neslin duâlarını mezarlarımızda kemal-i memnuniyetle duymamız ve hissetmemiz için bugün hepimizin üzerine düşen vazife ve sorumluluklarımız vardır.
Öncelikle fitnenin şekil değiştirerek ehl-i imana hücum ettiği bu zamanlarda yine hakkı üstün tutmak vazifesinden asla vazgeçmemektir. Dünyanın bütün cazibesiyle ehl-i imana hücum ettiği bir zamanda ahireti ön plana çıkarmaktır. Dünyanın sahte elmas görüntüsündeki şişelerini kırmak, ahiretin hakikî elmaslarına talip olmaktır. Üstadının mesleğine tam bir sadakatle bağlı olmak, Nurların hakikatlerine dört elle sarılmaktır.
Ardından Nurun bahadır evlâdı olan Yeni Asya’mıza sahip çıkmak, onu günlük takip etmek, okumak, okutmak, çevremize ve dostlarımıza tanıtmak, insanların bu hakikatlerden istifade etmesini temine çalışmaktır. Bunlar yapmamız gereken fiilî duâlarımızdır. Elbette ki fiilî duâ yanında kavlî duâlarımızı da eksik etmeyeceğiz. Unutmayalım ki bu aziz dâvâ, nurun o çok da bilinmeyen, belki çok da önde görünmeyen, ihlâslı ve samimî İbn-i Mektumlarının semaya açılan elleri ile meydana gelen manevî güce istinat ederek ayakta durmaktadır.
Allah bu dâvâyı kıyamete kadar ayakta tutsun. Âmin.
İlk yorum yapan olun