Mahlukat Allah’ı nasıl tesbih ediyor?

Allah buyuruyor ki:

“Yedi gökle yer ve onların içindekileri Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız.” (İsra Suresi, 44)

Evet, mezkur ayete göre gökler ve içindeki yıldızlar, güneşler, aylar ve diğer tüm gezegenler Allah’ı tespih eder. Aynı şekilde yerler ve içindeki dağlar, ovalar, nehirler, göller ve onların içindeki tüm bitki ve hayvanlar yine Allah’ı övüp tespih ederler.

Yani kısaca yaratılan tüm mahlukat Allah’ı tespih eder.

Peki mahlukat Allah’ı nasıl tespih ediyor?

İki tarzda: Birisi hal dili ile, diğeri kal dili ile.

Hal dili ile nasıl tespih ettiğinin en güzel cevabı, Risale-i Nurun en parlak eserlerinden birisi olan Yedinci Şua adlı eserde verilmiş. Ayet-el Kübra olarak da bilinen mezkur risale semadan, dünyadan ve içindeki tüm canlı ve cansız mahlukatın hal dili ile nasıl Allah’ı tespih ettiğini, nasıl Allah’ı tanıtıp bizlere bildirdiğini harika bir şekilde ispat izah etmekte.

İşte Yedinci Şuayı okuduğumuz zaman kainatın ve dünyanın içindeki tüm mahlukatın sanatlı ve kıymetli yaratılışları ve harika vazifeleri ile nasıl da Allah’ı isim ve sıfatları ile tanıttığını en güzel ve ikna edici bir şekilde anlayabiliyoruz.

İşte tüm mahlukat hal dili ile böyle tespih ettiği gibi, bizzat kal dili, yani insan lisanı ile de Allah’ı anıp tespih etmekte.

Peki bunu nasıl anlıyoruz?

Peygamber mucizlerinden.

19. Mektup olarak anılan Mücizat-ı Peygamberi risalesinde bu konuda bir çok rivayet ve haber vardır. Öyle ki dağlar, taşlar, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar ve diğer bir çok mahlukat Peygamberimiz (asm) ile bizzat insan dili ile konuşmuştur.

Bir gün Peygamberimiz (asm) avucuna birkaç çakıl taşı alıyor. Taşlar başlıyor “la ilahe İllallah” diye zikretmeye. Bazı sahabelerinin avucuna koyuyor yine aynı tesbihi söylemeye devam ediyor taşlar. Demek ki canlı ve cansız mahlukat bizzat insan lisanı ile de Allah’ı tespih ediyorlar. Bu konuda detaylı bilgi isteyen 19. Mektuba müracaat edebilir.

Peki mahlukatın kal dili ile tesbihini duymak sadece Peygamberlere has bir durum mudur?

Elbette ki hayır. Peygamberlerin yolundan giden büyük evliyalar da aynı duruma mazhar olmuşlardır. Onlar da bizzat canlı ve cansız mahlukatın tesbihatını insan lisanı ile duymuşlardır. Hatta nuraniyet kesp etmiş bir çok evliya da bu hale mazhardır.

Peki bu durum sadece yüksek vasıflı insanlara mı mahsus?

Elbette ki hayır. Sıradan insanlar bile bu hale mazhar olabilir. Mahlukatın bu tesbihatına şahit olabilir. Hatta asr-ı sadette henüz Müslüman olmamış bir çoban ile daha İslam’a girmemiş olan Ebu Süfyan da bir kurdun konuşmasına şahit olmuşlardır.

Peki mahlukat nasıl insan lisanı ile konuşmakta?

Bu sualin cevabı da yine Nurlarda geçmekte:

“Şu binler başları olan zeminin her başında yüz binler lisanlar bulunan ve her lisanda yüz bin tarzda tesbihat çiçeklerini, tahmidat meyvelerini, âlem-i misalde tercümanlık edip gösterecek ve âlem-i ervahta temsil edip ilân edecek, ona göre elbette bir melek-i müekkeli vardır.” (Sözler, s. 234)

Demek ki orada konuşan melekler. Çünkü Cenab-ı Hak zerrelerden tutun da bir yağmur damlasına kadar, dağlar taşlardan tutun da sema denizinde yüzen yıldızlara kadar her bir cansız mahluku için bir melek görevlendirmiştir.

İşte bu melekler âlem-i misal ve âlem-i ervah gibi gaybi alemlerde o mahlukun tesbihini ilan ettiği gibi, alem-i şehadet olan şu dünya yüzünde dahi lisan-ı hikmetle yine o tesbihleri dile getirmekte. Hikmet kanunlarına uygun olarak da bazı eşhasla bu lisan ile konuşmakta.

Demek ki her şey, tüm mahlukat hem hal dili hem de kal dili ile Allah’ı tespih edip onun azamet ve kudretini tüm kainata ilan etmekteler. Yeter ki bu tesbihat akıl ve kalp gözü ile görülüp bilinsin.

Belki de ayette geçen, “fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız” tabiri akıl ve kalp gözü kapalı olan ve mahlukatın hal ve kal dili ile etiği tesbihatı anlamayanlar için bir ikaz ve uyarı mahiyetini taşımakta. Elbette ki en doğruyu bilen Sahib-i Kuran olan ve hikmetle kainata hükmeden Rabbimiz Allah’tır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*