Haşirde cesetlerin inşası nasıl olacak?

Alem-i Şehadetteki hayat kıyametle son bulacak. Yani kıyamet bu gördüğümüz alemin ölümü, son bulmasıdır. Rabbimizin bu kainattaki cari kanunu olan fena ve fani kanunu kıyametle sona erecek ve haşir ile ebedi ve sonsuz bir hayatın kanunları çalışmaya başlayacak. İnsan da ölüm sonrasında haşir meydanına çıkarak bu ebedi hayata mazhar olacak.

Peki haşir nasıl meydana gelecek, insan bedeni nasıl inşa edilecek?

Bu suale Onuncu sözde şöyle cevap verilmiştir:

“…haşr-i âzam bir anda, zamansız vücuda geliyor. Dar akıl ise, bu hadsiz derece harika ve emsalsiz olan meseleyi iz’an ile kabul etmesine medar olacak meşhud bir misal ister.

Elcevap: Haşirde ruhların cesetlere gelmesi var; hem cesetlerin ihyası var; hem cesetlerin inşası var. Üç meseledir.(Sözler, s. 167)”

Mezkur ifadeye göre haşir sürecinde üç aşama var:

1- Ruhlar cesetlere gelecek.

2- Ruhların cesetlere gelmesi ile ceset hayatlanacak.

3- Hayatlanan cesetler ise bir anda inşa edilecek.

Bu üç hususu daha detaylı idrak edebilmek için öncelikle 32. Sözde geçen kısa bir tabir üzerinde durmak gerekiyor:

“İşte, umuma iman lâzım olan haşrin mertebesi şudur ki: İnsanlar öldükten sonra ruhları başka makamlara gider. Cesetleri çürüyor; fakat insanın cesedinde bir çekirdek, bir tohum hükmünde olacak “acbüzzeneb” tabir edilen küçük bir cüz’ü bâki kalıp, Cenâb-ı Hak onun üstünde cesed-i insanîyi haşirde halk eder, onun ruhunu ona gönderir.(Sözler, s. 835)”

İfadeye göre insan vefat ettiği zaman ruh cesetten ayrılıp berzah alemi denen başka bir aleme intikal eder. Yani ruhun vefat esnasında bu dünya şartlarına göre yaratılmış olan cesetle ilişkisi son bulur. Artık ruh fena ve fani kanunlarına tabi olan dünyevi cesetle bir daha bir araya gelmez. Yani ruhun alem-i şehadet şartlarındaki bir arada bulunduğu cesetle olan arkadaşlığı bir daha gerçekleşmemek üzere nihayete erer.

Buradaki en önemli husus şu:

Bu dünyadaki cesetlerimiz ile ahiret şartlarındaki cesetlerimiz suret olarak bir birine benzese de mahiyet itibari ile çok farklı bir mahiyettedir. Çünkü bu dünyadaki cesedimiz kainatta cari olan fena kanununa tabidir. Bir gün gelir mutlaka ki ölür. Her nefis ölümü tadıcı olduğu gibi, bir nefis olan insan cismi de ölümü tadar ve geri dönmemek üzere artık asli yapısı olan toprağa intikal eder.

Ahiretteki cesetlerimiz ise fani kanununa değil, baki kanununa tabidir. Haşirde inşa edilen cesetlerimiz ve cisimlerimiz ise ebedi olacaktır. İster cennet, isterse cehenneme gidilsin, insan cesedi ve cismi ölmeyen bir yapıya sahip olacak. İşte haşirdeki vücutlarımızın mahiyetini doğru idrak etmek için bu önemli ayrıntı daima akılda tutulmalıdır.

Diğer önemli mesele de “acbüzzeneb” meselesidir.

“Acbüzzeneb” ise insanın çürümeyen, yok olmayan, ölümü tatmayan, ahirete dönük cisminin baki bir tohumu ve çekirdeği hükmündedir. Kudret-i İlahi haşirde bu tohum ve çekirdek üzerine insanın baki cesedini inşa eder.

Aslında “acbüzzeneb” insanın baki hayatına dönük “DNA’sı ve genetik yapısı” hükmündedir. Nasıl ki insanın bu dünyadaki cesedi yaratılış tohumu olarak “sperm ve yumurtalıklardaki yazılımı” üzerine inşa ediliyor. Haşirde de “acbüzzeneb” denilen ahirete dönük yazılımı olan yapı üzerine inşa edilecek. “Acbüzzeneb’teki” yazılım ve program ve genetik yapı ise İzn-i İlahi ile insan tarafından yazılmaktadır. Bir ölçüde amel defteri dediğimiz şey budur.

Bu hususa 23. Sözde şöyle dikkat çekilir:

“Evet, insan bir çekirdeğe benzer. Eğer o çekirdek, o mânevî cihâzâtını, فَالِقُ الْحَبِّ وَالنَّوٰى ‘nın emr-i tekvînîsini imtisal edip hüsn-ü istimal etse, o dar âlemden çıkacak, meyvedar koca bir ağaç olmakla, küçücük cüz’î hakikati ve ruh-u mânevîsi büyük bir hakikat-i külliye suretini alacaktır.

Eğer o istidat çekirdeğini İslâmiyet suyuyla, imanın ziyasıyla, ubûdiyet toprağı altında terbiye ederek, evâmir-i Kur’âniyeyi imtisal edip cihâzât-ı mâneviyesini hakikî gayelerine tevcih etse; elbette âlem-i misal ve berzahta dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve Cennette hadsiz kemâlât ve nimetlere medar olacak bir şecere-i bâkiyenin ve bir hakikat-i daimenin cihâzâtına cami’, kıymettar bir çekirdek ve revnakdâr bir makine ve bu şecere-i kâinatın mübarek ve münevver bir meyvesi olacaktır.”

Bu hakikatler ışığında diyebiliriz ki; “acbüzzeneb” insanın inanç ve amelleri ile yazdığı bir ebedi gen yazılım ve programıdır. Eğer bir insan bu yazılımı Allah’ın rızası yönünde yazmış ise, nurani bir vücut ve mahiyete sahip olacak. Yok aksi yönde bir faaliyetle ömrünü tamamlamış ise cehennemin taşları hükmünde bir hal alacak.

Bu hususa ise Kuran’da şöyle dikkat çekilir:

“Mü’min erkeklerle mü’min kadınların nurlarının, önlerinde ve sağlarında koştuğunu göreceğin gün kendilerine şöyle denir: “Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedî olarak kalacağınız cennetlerdir.” İşte bu büyük başarıdır.

Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, “Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım” diyecekleri gün kendilerine, “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir NUR arayın” denilecektir. (Hadid suresi, 12-13)”

Demek ki müminler nurani bir vücuda sahip olurlarken, inançsızlar ise zulmani ve nursuz bir mahiyetteki vücut karanlığında kalacaklar.

Bu kısa açıklamadan sonra baştaki üç meseleye geri dönersek:

1- Ruhlar cesetlere gelecek.

Yani dünyevi cesetlerinden ayrılmış olan ruhlar, ahiretteki ebedi bir mahiyet taşıyan cesetlere gelip içlerine girecek. Bu ceset ise “acbüzzeneb” denilen ebedi hayatın çekirdeği hükmündeki tohum şeklindeki cesettir.

2- Ruhların cesetlere gelmesi ile ceset hayatlanacak.

Ruhların “acbüzzeneb” denen çekirdeklere gelmesi ile bu çekirdek hayatlanacak. Çünkü bir ceset veya tohum ancak ruh ile hayat bulur. Bir ölçüde Hz. Adem’e ruh üflenmesi de benzer mahiyettedir.

3- Hayatlanan cesetler ise bir anda inşa edilecek.

Ruhun “acbüzzeneb” içine girip hayatlanması ile “acbüzzeneb” içindeki Kader-i İlahi ve insan ameli ile yazılan program çalışmaya başlayacak. Ve böylece insana ait ebedi cisim ve ceset inşa edilecek. Bu dünya şartlarında Hikmet-i İlahi kanunları mucibince kırk hafta meydana gelen doğum ve 33 yıl gibi insanın kemal yaşı ahirette bir anda vuku bulacak. Çünkü ahirette “zamana, müddete, maddeye” ihtiyaç olmadığı için bu dünya şartlarındaki 33 yıl orada bir an gibi olacak.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*