Mülk ve melekut meselesi

Cenab-ı Hak Araf Suresinde buyuruyor ki:

“Göklerin ve yerin melekûtuna (İlâhî tasarrufâtın açıkça göründüğü cihetine), Allah’ın yarattığı herhangi bir şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? Artık ondan (Kur’ân’dan) sonra hangi söze îmân edecekler.(Araf Suresi, 185)”

Allah, insanları “Onlar, göklerin ve yerin melekûtuna bakmazlar mı?” diye uyarıyor. Bu ayet insanların eşyanın melekutune bakabileceği hakikatini de ifade ediyor. Demek ki insanlar eşyanın melekutune bakabilirler.

Peki melekut nedir?

Bu sualin cevabını da Üstad veriyor:

“Herşeyin, içine melekût, dışına da mülk denir.(Mesnev-i Nuriye, s.140)” diye…

Bu tanımı bir misalle açıklaya çalışalım.

İnsanın maddi vücuduna baktığımız zaman dış görünüşüne mülk dersek iç yapısı ve iç organları melekut olur. İç organları cihetinden bakarsak her bir organ mülk olur iken, hücreler melekut olur. Bir hücreye mülk olarak bakarsak, hücrenin çekirdeği melekut olur. Çekirdeğe mülk olarak bakılırsa çekirdek içindeki DNA ve genler melekut olur. Zira hücre yönetimi çekirdekteki DNA’lar tarafından yönetilir. DNA’ya mülk olarak bakılırsa, genlerdeki yazılım melekut olur. Genlerdeki yapıya mülk olarak kabul edilir ise, genleri oluşturan atomlar ve elektronlar melekut olur. İşte böylece mülk ve melekut yapısı devam eder gider.

İşin hep iç yüzüne melekut denir, dış yüzüne de mülk denir. Hakiki idare ve tasarruf ise daima melekut tarafında cereyan eder. Adeta mülk görünen yüz, melekut ise asıl tasarrufun vuku bulduğu yerdir. Mülk ciheti ise her zaman melekut cihetine bir perde mahiyetindedir.

Aynı zamanda insanın maddi yapısına mülk olarak bakılırsa insanın manevi yapısı, yani ruh, akıl, kalp, manevi hisler ve duygular melekut olur. Tasarruf noktasında işte burada da aynı durum zuhur eder. Zira maddi vücut manevi melekut cihetinden idare edilir.

Kainattaki işleyiş de böyledir. Şu görünen aleme mülk alemi denilirse, görünen yüzün arkasındaki aleme de melekut alemi, ruhlar alemi, gayb alemi denir. “Alem-i mülk ve şehadet, âlem-i melekût ve ervâh üstünde tenteneli bir perdedir” sırrınca yine şehadet aleminin tüm işleyiş ve kanunları melekut alemindedir.

Kudret-i İlahi melekûtiyet-i eşyaya taallûk eder

“İKİNCİ MESELE ki, kudret melekûtiyet-i eşyaya taallûk eder. Evet, kâinatın âyine gibi iki yüzü var. Biri mülk ciheti ki, âyinenin renkli yüzüne benzer. Diğeri melekûtiyet ciheti ki, âyinenin parlak yüzüne benzer.

Mülk ciheti ise, zıtların cevelângâhıdır. Güzel-çirkin, hayır-şer, küçük-büyük, ağır-kolay gibi emirlerin mahall-i vürududur.

Melekûtiyet ciheti ise, herşeyde parlaktır, temizdir. Teşahhusâtın renkleri, muzahrafatları ona karışmaz. O cihet, vasıtasız, kendi Hâlıkına müteveccihtir. Onda terettüb-ü esbab, teselsül-ü ilel yoktur. Ona illiyet, mâlûliyet giremez. Eğri büğrüsü yoktur. Mâniler müdahale edemezler. Zerre, şemse kardeş olur. (Sözler, s.712)”

Kainattaki İlahi tasarruf ve işleyişi tanımlayan bu veciz ifadeyi bir nebze olsun anlayabilmek için bir misalle akla yakınlaştırmaya çalışalım:

Nasıl ki insan, “Meselâ, “Ben şu evi nasıl yaptım ve tanzim ettim. Öyle de, şu dünya hanesini birisi yapmış ve tanzim etmiş” der.” sırrınca kendi küçük dairesindeki iş ve faaliyetlerle, Allah’ın kainatta yaptığı tasarrufu anlamaya çalışır. İşte aynen onun gibi, kendi küçük dairemizdeki bir bilgisayar programı ile melekut meselesini anlamaya çalışalım.

Bir bilgisayar ekranında bir saat süren bir belgesel programını seyrettiğimizi farz edelim. Şimdi o ekranda neler görebiliriz? Ovalar, dağlar, nehirler, denizler, göller, çeşitli hayvanlar, kuşlar, bitkiler vs… O manzaraları ibretle seyredip tefekkür ederiz.

Şimdi biz o belgeseli seyrediyorken gördüğümüz dağlar, ovalar, denizler, canlılar gerçekte nedir? Az biraz bilgisayar sisteminden anlayan birisi bu suale “elbette ki geri plandan çalışan yazılım ve program ve kotlarıdır” diye cevap verecektir.

Gerçekten de öyledir. Zira bir ekranda gördüğümüz işlevler arkasında bir yazılım ve çeşitli kotlardan müteşekkil bir program çalışır. Biz o programın kotlamasına göre üretilen görüntüleri seyrederiz. Şimdi bu belgeselin görünen yüzüne mülk der isek, arkada çalışan program ve yazılıma melekut diyebiliriz.

O belgeseli seyreden kişi için, yani mülk tarafında olan bir kişi için belli bir zaman süreci vardır, oradan belli sıra ile ekrana gelen görüntüler seyredilir. Çeşitli canlıların hareketleri gözlemlenir. Ancak melekut tarafında olan bir yazılımcı için bütün bunlar söz konusu olmaz. Zira programcı programın işleyişinde bütün safhalara hakimdir. Programın neler üreteceğini önceden bilir. Orada öncesi sonrası yoktur. Hatta mülk tarafında görünen yüzdeki her şey melekut tarafında bir kot ve emriler bütünlüğü olarak görülür. O yazılımın ve programın sahibi istediği anda çok küçük ekleme ve çıkarma ile mülk tarafından ciddi değişiklikler yapabilir.

Şimdi bu küçük misali dünya ve kainat ölçeğine tatbik edersek. Şu gördüğümüz alem mülk alemidir. Burada yıldızlar, dağlar, ovalar, denizler, ve tüm canlılardan müteşekkil bir alem görünür. Akıl gözü ise bu görünen alemin arkasında mükemmel bir program ve yazılımın çalıştığını az bir dikkatle görebilir. Zaten kader programı tüm kainatı içine alan mükemmel bir İlahi Yazılım anlamına gelir.

İşte Kader-i İlahi tüm bu yazılım ve programa aynı anda bakar. Kader-i İlahi için öncesi – sonrası, azı – çoğu, ağır – hafif diye bir şey yoktur. Kainatın başlangıcından bitişine kadar bütün hadiseler Nazar-ı Alisindedir. Burada saf yazılım ve emirler olduğundan İlm-i İlahi her şeyi aynı anda görür ve bilir ve idare eder. Ol emri ile isterse bütün kainatı yeniden yaratır, öl emri ile koca kainatı bir anda yok eder.

Zaten mülk ve melekut meselesi biz kulların ve mahlukatın bakış açısına göre ortaya çıkan bir durumdur. Bütün mülk ve melekut dediğimiz şeyler alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. Mülkünde ve melekutunde istediği gibi tasarruf eder. İstediği her şey olur, istemediği hiçbir şey olmaz. Hiçbir şey ona zarar ve fayda veremez. O Aziz ve Cebbar’dır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*