Bu çarpıtma ve saptırmalardan biri, zulüm ve haksızlıkların afet ve musibetleri davet edeceği esasına dayalı uyarıcı yorumlar, bazı laikçi kalemşörlerin “Madenciler AKP’ye oy verdikleri için bu âkıbeti hak ettiler” şeklindeki provokatif söylemleriyle karıştırılıp harmanlanarak aynı potaya konulmak suretiyle sergileniyor.
Ne alâkası var? Ve “İlâhî ikaz” söylemlerinin hangisinde bu iddiayı destekleyen bir söz var?
Bir başka demagoji, “Allah kimsenin ‘gazap memuru’ değildir” ve “Sen kimsin de Allah senin için masum ve günahsız madencileri öldürsün?” gibi tepkilerle ortaya konulmakta.
İlginç olan bir nokta, güya Risale-i Nur’dan beslenen birilerinin, eserlerle, hattâ inanç ve dinle hiçbir alâkası olmayanlarla, böyle bir tepki mantığında bir araya gelebilmiş olmaları.
Biz “İlâhî ikaz” yorumlarımızın hiçbir yerinde hâşâ “Allah adına” ahkâm kesip Onun iradesini kendi bakışımıza göre şablonlara uydurmak gibi bir haddini bilmezliğe girmedik.
Kimi ard niyetli iddiaların aksine, konuyu “AKP-cemaat” ekseninde bütün şiddetiyle devam eden iktidar kavgasına da hapsetmedik.
Tam tersine, her iki cenahtan da sâdır olan ve yer yer birbirini tetikleyen yanlışların, bu ikazları davet ettiğine inandığımız birikimde önemli yere sahip olduğu kanaatimizi yazdık.
Bu birikime dair tesbitlerimiz özet olarak “İlâhî ikazlar devam ediyor” (17.5.14), “Risale-i Nur’a ilişmeyiniz, yoksa belâlar sel gibi yağar” (18.5.14) ve “Bandrol engeli ve musibetler” (24.5.14) başlıklı yazılarımızda dile getiriliyor.
Bunlar bizim, Risale-i Nur’daki izahlardan yola çıkarak nacizane ortaya koyduğumuz kanaatler. Elbette ki tartışılabilir. Ama bu tartışmanın, usulünce ve üslûbuyla yapılması lâzım.
Dahası, son derece ince nüansları olan bu hassas tartışma, “riya tabirleri” adı altındaki saçmalık ve zırvalamalara tenezzül etmeyen bir inanç, bilgi ve ahlâk altyapısını, hür fikri, önyargısız ve samimî yaklaşımları gerektirir.
Sonuç: Bizim Risale-i Nur’dan anladığımıza göre, bu tür afet ve musibetler, umumî hataların neticesidir. Kur’an bunlara “Bir belâ ve musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar” mealindeki ayetiyle işaret ediyor (Enfal, 25).
Evet, o belâlarda, zalimlerin narına masumlar da yanıyor, ama Rabbimiz onların bu mağduriyetini sonsuz mükâfatlarla telâfi ediyor…
Benzer konuda makaleler:
- Terörün çözümü Bediüzzaman’da
- Risale-i Nur´un Metod ve Gayesi
- Mehmet Kutlular: Bir nur talebesinin siyasetteki istikameti
- Bediüzzaman ve Risâle-i Nur hakkındaki bazı isnadlara cevaplar