“AİLE MEDENİYET HAKİKATİ”
Bir parçanız eksiktir bizamana kadar…
Bazen gergefinize,bazen düşlerinize yansır o parçanız…
Sızlar durur bir yanınız tamamlanana dek…
İlk Hz. Adem’in sancısıydı…
Çağımızda meşru muhabbetin alanı oldukça daraltılmış, “muhabbet” kavramının içi boşaltılmış ve toplumun şirazesi kendine sahip çıkamayacak derekede dağılmış olabilir; ama inanan insan için hayat arkadaşı, ilahi bir hediyedir. Evlilik bir insanı nesep itibariyle bir aileye bağlayarak “sahih” ve “hususi”leştirir. Çünkü nikah Hz.Adem’in ve eşinin tevbesinin tasdikidir. Aileler, tevbe üzerine kurulmuştur. İki yok var var edilerek müessese hususileştirilmiştir. Dolayısıyla medeniyetimiz “aile”mizin temeli “günaha” değil “tevbeye” dayanır.
“HELAL DAİRESİ KEYFE KAFİDİR”
Nazarları, hevesleri, sevgileri, hırsları bilumum insani duyguları kendine bağlayıp kapkaranlık bir yolda heder eden çağımız anlayışında bir müminin tavrı saadet-i dareyni gözeterek selamettedir. Makul ölçüler içerisinde seçim yaptıktan sonra kısmete rıza gösterir. Mü’min tavrı; edep, sabır, kanaat ve takva üzerine kurulmuştur. Bu tavır dünyada kendi nasibine şükretmek ve sırat-ı müstakim üzere iktifa etmek ile anlam kazanır.
Asrımızda insan nefsini daha da arsızlaştırmak için bir yarısı vaki olsa da mü’min sırat-ı müstakim üzere yol aldığından “emin” dir. Günümüzün en büyük tehlikelerinden birisi de kalpsizliği ve kalbiliği reddeden bir tavrın olmasıdır. Mü’min ise bu deveranın karşısında kendi sınırları çerçevesinde gördüklerini, özümsediklerini kalp hayatına kalbetme çabasındadır. Mü’minin hayatı ise öze dönüktür. “Dışta” olarak addedilen vurgulanan her şeyi “öz” deki yapılanışa katkı sağlamak üzere kurgular mümin. Çünkü bu dünya hiçbir şeyiyle sönmeden ebeden devam eden bir alem değildir. Dolayısıyla insan bir güzelliğe takıldıysa o güzelliğin şeklini değiştirip “mutlak güzellik” e terennüm penceresi açmalıdır. Bu dünyanın her şeyi menbaına döndürülmek üzere sevk edilmiş olmalıdır. Zira bu dünyadaki yol arkadaşlığı, maddi tarafıyla sürekli bir şekilde cıvıl cıvıllığını yada cicim aylığını korumadığına göre ruh tarafıyla geçiciliğin perdesini yırtıp ebediyen bir refika-i hayat merhalesine tekaddüm edecek sefere dönüşmelidir. Nitekim yüz yılda yaşasa gideceği kapkaranlık bir çukur değil mi?
Elbette makul sınırlar içerisinde kalarak kalbini ve ruhunu beslemesi ve kalbinden ruhundan beslenmesi nitelikli bir terennüm sunuyor kendisine. Ayrıca dışı bal içi zehir her şerden içtinap etmesi karşılığında O’na sonsuz bir rahmet sunulmuştur. Nitekim “helal dairesi keyfe kafidir”.
YAZI, KADER VE KARINCALANMA
Ne yani der ehli dalalet, kadının hayat sebebi erkeğin kaburgasındaki karıncalanmayı dindirmek mi? Diye itiraz eder. Elbette sebeb-i hayatımız tel değil, başta başı “kulluk“ olmak üzere hayatın cilvelerinin bağlandığı esbab zinciridir. Ve kadının sebeb-i hayatının mühim bir cüz’ü de erkeğin kaburgasındaki karıncalanmayı izale etmektir. Bu ontolojik bir gerçekliktir. Bu hakikate binaen kadın erkeği erkek kadını tamamlamaktadır. Manevi ve ruhi olarak da bu tamamlamanın en önemli kısmına kalbi yerleştirmek lazım. Ailede baş köşede aşk oturmalı. Şeytan olacak mendebur nitekim en çok muhabbetten yılar, pes eder. Muhabbetin olduğu yere giremez. Sevgi nağmeleri kılıksıza kamçı yerine geçer. Elbette malumumuz bu zavallının evveliyatı melektir mazisine hürmeten arada bir ağız dalaşı olmalı ki azabı hafiflesin. Fakat bunu dozajı öyle ayarlanmalı ki şeytan muradına ermeden çekişme şakaya şaka da aşka inkılap etmeli. Bu tablonun içerisinde yer almak üzere sırtını pencereden sızan gün ışığına verip binbir renk ve endişe içerisinde “nasiplisini“ bekler genç kızlar.
NİKAH KERAMETİ
Aile, bazı globalleşen dünya ülkelerinde tarihin tozlu sayfalarına girme tehlikesi yaşamaktadır. Ve ince taktiklerle ülkemize, ailemize de saldırılmaktadır. Toplumun büyük çoğunluğunun medyayla yaşadığı malumunuz.
Ergenlik döneminde flörtün “normal” karşılanması, cinselliğin ön plana çıkarılması, duyguların törpülenmesi;
Eş tercihinde değerlerin değişmesi;
Nişanlılıkta kadın ve erkeğin rol karmaşası (Çiftlerin birbirlerine teslimiyetten uzaklaşması, ilişkilerin bireysel mutluluk ve menfaate dayanması);
Evlilikte aldatmanın meşrulaştırılması ve şaka diye kullandığımız gayet letafetsiz cümlelere bile bu olayın sığıştırılması, şipşak boşanmaların ziyadeleşmesiyle sinsice ve gizlice “Hak katındaki en önemli hakikatin ailenin “sömürülmesi, dejenere edilmesi söz konusu. ”Aydın sıfatıyla çalışan ajan kurum ve kuruluşlarca her mahfilde “aile” hedef addedilip, ince taktiklerle saldırılmaktadır. “Aile müslümanın tahassüngahı” sırrınca (Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle) her akıl sahibi erkek ve bayanın iffetinin en büyük hazine, edebin en şerefkar duygu ve ailenin izzet ve bekası için en iyi sığıngah olduğunu idrak etmesi ve ona göre davranması gerekir. Devlet ve gerekli kurumlar “aileleşme” konusunda imkanlar oluşturma “aile”ler sıhhatini bozmamalı, yuva kurmayı kolaylaştırmak adına çalışmalar yapılmalı vakıflar kurulmalıdır. Kurulu aileleri eğitmek adına yapılan Ana-baba okulları Evlilik öncesiyle ilgili genişletilerek STK’ların desteğiyle planlanmalıdır. Medeniyetin “mim”siz “deniyyet” olarak toplumda temellendirilmemesi için medeni, evlilikler kurulmalıdır. Her şer çekirdekten izale edilebilir.
O halde çekirdekler yetiştirmek için ve çekirdek olabilmek adına tek bir söz söylenecektir. Aile en güvenilir kurumdur ve güven en rahatlatan duygudur. Sevginin ruha hitap etmesiyle oluşan “aile” müessesesinde gönlümüzün inşasını sağlıklı kurabilmek dileğiyle…
Benzer konuda makaleler:
- İyi Bir Zevce Nasıl Olunur?
- “Evliliğin en temel meselesi güvendir.”
- İslam´da Aile
- Mukaddes bir yolculuktur evlilik
- Terörün çözümü Bediüzzaman’da
- Tesettür, yaratılış gerçeği
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
Teşekkür ediyorum Allah razı olsun sözleriniz için. Selim bey bunun mesnedini zahiren görünen durum olarak cevaplamak istiyorum. Eğer onun bir sızısı ihtiyaci olmasaydi Allah Havva’yi yaratmazdi. Yani aslinda Havvanin var olmasi Ademe eş olmasi Ademin sızısının dinmesi durumu oluyor. Eğer sorunuz varsa mail adresimden cevaplarim teşekkürler…
Yazı hoş bir yazı fakat başlardaki “İlk Hz.Adem’in sancısı” derken bunu bir mesnede dayandırabilirmisiniz. Teşekkürler.
Gönül kalemlerine selam olsun..
Yazı hakkında yorum yazamayacağım ancak çok beğendiğimi ifade etmek istedim. Çıktısını alıp, hatta kopyalarını da arkadaşlarıma vermek istiyorum. (Zannediyorum bir mahzuru yoktur!)
Ne diyeyim! Devamını diliyorum, diliyoruz. Eminim bu konulara ihtiyaç duyan çok kişi var. Bilinç kazanmalıyız!
Selam ve dua ile..