Kanlı itiraf

Televizyon stüdyoları büyülü bir ortam olmalı… Bir kadın, polise vermediği ifadeyi, ekran cazibesine kapılmış olacak ki, canlı yayında itiraf etti.

Müge Anlı’nın programında (Tatlı Sert, atv) iki haftadır bir cinayetin anatomisi yapılırken, katilin kim olduğuna dair isimler üzerine konuşuluyordu… Stüdyoya getirilen kadın “sevgilisi”ni bir diğer “sevgilinin” öldürdüğü itirafını yapınca, bomba patladı.

Üstüne üstlük, bütün bu olan bitenden “eşinin” haberi olduğunu söylemesi başka bir skandalı gündeme getirdi.

Mide bulandıran çarpık ilişkilerin getirdiği bu kanlı infazın neresinden tutsanız, elinizde kalır.

Şu söz, bu iğrenç olayı belki daha net özetliyor:

“Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz bir azap çekmektir.” (Sözler, 13.Söz)

Mensubu bulunduğumuz dinimizin helal kıldığı şeklin dışındaki her türlü sevmek ve muhabbet; gayr-ı meşru sayılır.

İnancı olmayanların işledikleri filler ve günahlar o kadar dehşetli ki, ancak onu cehennem ateşi paklar.

Bediüzzaman Hazretleri bunun neticesi olarak bu tür yola meyletmiş ruhlara şu hal ve vaziyetiyle bizim nazarımıza sunmaktadır.

“O gençliğin su-i istimaliyle gelen hastalıkla hastaneler ve kalp ve ruhun gıdasızlık vazifesizliğinden neşet eden sıkıntılarla meyhanelere, sefahathanelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen; git, hastanelerden ve hapishanelerden meyhanelerden sor. Elbette ekseriyetle, gençlerin gençliğinin su’-i istimalinden ve taşkınlıklarından ve gayr-ı meşru keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin.” (Sözler, 13.Söz)

Maalesef zamanımızda günahların sel gibi dört bir yanımızı istila ettiği dehşetli bir zaman dilimi yaşıyoruz.

Böyle bir devirde günahlardan uzak kalmak çok daha zor olsa da, bir genç günahlardan uzak kaldığı için büyük bir kazanca vesile olabilir.

Ancak “gayr-ı meşru” hayatta ısrar edenleri bekleyen hastalıkları hatırlatmakta fayda var:

-Fıtrata uygun haller yavaş yavaş bozulmaya başlar. Hissizlik, vicdansızlık bünyeyi kaplar. Kalp ve ruh bozulur. İç dünya kararır, kalp paslanır ve utanma duygusu kalkar.

-İnsanlardan uzaklaşır, yalnız kalmaya mahkum olur.

-Her günah bir iz bırakır. Eğer çabuk istiğfar olunmazsa o yaralardan hasıl olan her şüphe kalbe dokunur imanı zedeler. Böylelikle zikirden, fikirden nefret eder… Günah kalbe işlese, siyahlandıra siyahlandıra, ta iman nurunu çıkarıncaya kadar katılaştırır.

-Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah tövbe-istiğfarla çabuk imha edilmeli. Yoksa bir manevi yılan gibi kalbi ısıracak!

Daha örnekleri çoğaltmak mümkün pekala… Rabbim bizi ve bizden sonrakileri bu günah çemberinden uzak tutsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*