Koca bir çınar daha göçtü

İnsanlık âlemi bir kervan gibi dünya misafirhanesine konuyor ve kısa bir misafirlikten sonra kalkıp, gayb âlemlerine doğru yolculuğuna devam ediyor. Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi “Biz gidiyoruz aldanmakta fayda yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar, sevkiyat var.” (Lem’alar s. 504)

Cevat Şener Ağabey de o kervana katılanlardan oldu. 27 Haziran 2014 Cuma günü, koca bir çınar daha göçtü gitti bu dünyadan. 1973 yılında, Üstadın hizmetkârları tarafından vakıf olarak vazifelendirildiğim Ankara’da, ilk tanıdığım ağabeylerden biriydi o. Uzun boyu ve iri vücudu içinde çocuk kadar masum bir ruha sahipti. Daima gülümseyen bir siması vardı. Onun öfkeli ve kızgın halini hiç hatırlamıyorum. Devlet Demir Yollarında uzun yıllar teknik eleman olarak çalıştıktan sonra emekli oldu. Hacı Bayram semtindeki Ulus-27 dershanesinin müdavimlerindendi. Her gün Gazi Mahallesinden kalkar, muhakkak dershaneye gelirdi. İlgiyle ve şevkle yapılan dersleri dinler evine giderdi. Dershane sorumlusu Aşçı Nurettin Ustanın teknik elemanı gibi çalışırdı. Elektrik, su ve buzdolabı gibi arızalı durumlarda, elinde çanta gereken tamiratı yapar, mutlu bir şekilde dönerdi. Evinin üstünde hanımlar dershanesi vardı. Uzun yıllar önce vefat eden eşi Nermin Teyze, bir anne sıcaklığında onlara kol kanat gerdiği gibi, Cevat Ağabey de bir baba şefkatiyle onlara sahip çıkardı. Oradan yetişen bütün üniversiteli kızların her biri, gittikleri yerlerde sağlam birer hizmet elemanı oldular.

Yarı ömür sayılabilecek kadar uzun süren kırk bir senelik Ankara hizmet hayatımızda, hizmet içi birçok olay ve ayrılık yaşadık. Cevat Şener Ağabey hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bu tartışmaların arasında olmadı. Ama hiçbir zaman Yeni Asya çizgisinden de ayrılmadı. Vefat edene kadar Yeni Asya gazetesini okumayı bırakmadı. O tam bir istikamet kahramanıydı. Hastalandığı zamanlarda ara sıra ziyaretine gittiğimizde “Sami kardeş! Yine gazetemizin dağıtımında aksamalar oluyor. Biraz ilgilensen de gazetem vaktinde gelse. Onsuz yapamıyorum.” derdi.  Kayınpederim olan Aşçı Nurettin Usta ile en son ziyaretimizde gülerek “Sami kardeş! Anadolu’yu çok dolaşıyorsun. Hangi illere gittiğini ve hangi hizmetlere vesile olduğunu gazeteden takip ediyorum. Hele otobüs ve uçaklarda tanıştığın insanlara anlattığın hakikatler var ya, işte onlar beni mest ediyor. Sana özel duâ ediyorum. Allah güç ve kuvvet versin, ilmini irfanını arttırsın.” diye duâ etti.
Eşinin vefatından sonra uzun yıllar oğlu Sedat’la birlikte kaldı. Gelini, öz kızı gibi kendisine gönül rızasıyla bakmakla çok sevap kazandı. Son iki hafta kızının evine gitti ve orada rahatsızlığı arttı. Acele hastaneye götürüldü. Gerekli müdahaleler yapıldı. Taburcu edileceği zaman asansörde tekrar fenalaştı. Sedat’ın anlattığına göre sedyenin başında ablası varmış. Kendisi de eşyaları toplamakla meşgulmüş. Cevat Şener Ağabey, Perşembe günü tam ikindi ezanı okunurken ve kızı da ağzına zemzem suyu verirken “HAK” diye ses veriyor ve Cenâb-ı Hakk’ın adını zikrederek son nefesini veriyor. Allah ebediyen rahmet eylesin ve rızasına mazhar kılsın, âmin. Evet, Risale-i Nur’dan tam dersini alan Nur Talebeleri, bir su içer gibi kolayca ruhunu Rahman’a teslim eder. Bunun binlerce, on binlerce örneği vardır.
Sedat kardeşimizin anlattığına göre, seksen iki yaşına giren Cevat Ağabeyin, babası bir Ramazan ayında ve sahur vakti vefat ettiğinden, hasta halindeki ağabeyimiz, şuurunu hiç kaybetmediği için soruyor “Oğlum, Ramazana kaç gün kaldı? Her halde bu Ramazan ben bu dünyadan gitsem gerek.” Oğlu da “Baba! Ramazana iki gün daha var.” diyor. Bu sene yine oruç tutmaya kararlı olduğu anlaşılıyor. Ancak onun oruç tutmasına müsaade etmeyen Şefkatli Rabbimiz, iki gün öncesinden ruhunu alıyor.

Vefat haberini, onunla daha fazla hatıraları olan Ali Vapurlu Ağabeyden aldım. Cuma günü, Cuma namazını Hacı Bayram Camii’nde kalabalık bir cemaatle eda ettik. Cenaze namazını da kıldıktan sonra, Karşıyaka Mezarlığına götürüp, Üstadın ve Hz. Resulullah’ın (asm) tarafına yolcu ettik. Evet, göç kervanı durmuyor. Hep dünyada kalınacakmış gibi bir hisle kendisini aldatan insanlar dâhil, herkesi alıp buradan götürüyor.

Cevat Ağabey bize duâ ettiği gibi, biz de onu duâmıza dâhil ettik. Her gece okuduğumuz Yasin ve sair Kur’ân sûrelerinin sevabını bağışladığımız listeye onu da ilâve ettik. O da, inşaallah kabre gülerek girenlerden oldu. Güle güle Cevat Ağabey, güle güle. Bizden de Üstada ve Resulullah’a (asm) selâm götür. Bir zaman sonra biz de arkandan geleceğiz. Ne mutlu sana ve senin gibi olanlara. Ruhuna binler Fatihalar…

(Not: Ramazan-ı Şerifin bütün İslâm dünyasına ve insanlığa hayırlar getirmesini dilerim. Bu vesileyle, hayır ve hasenatta sevapların bin kat arttığı bu ayda, Kıbrıs Risale-i Nur Külliyesi için bize gönderilen haftalık listelerde ummadığım ve tanımadığım isimlerin bulunmasını tebrikle karşılıyoruz. Ümit ettiğimiz isimleri görmeyi de yürekten arzu ediyoruz. Kıyamete kadar akacak bu sevap çeşmesinden kimse hissesiz kalmasın istiyoruz.)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*