Meclis elinde olmayan bir kuvvet, ihtilâf doğurur

alt10. Bir yolda dokuz ihtimal-i helâket, tek bir ihtimal-i necat varsa, hayatından vazgeçmiş mecnun bir cesur lâzım ki; o yola sülûk etsin. Şimdi, yirmi dört saatten bir saati işgal eden namaz gibi zaruriyatı diniyenin imtisalinde yüzde doksan dokuz ihtimal-i necat var; yalnız gaflet, tembellik haysiyetiyle, bir ihtimal zarar-ı dünyevî olabilir: Hâlbuki, feraizin terkinde, doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız, gaflete, dalâlete istinat eden tek bir ihtimal-i necat olabilir.

Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve feraizin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet nasıl müsaade eder? Bahusus, bu mücahidîn kumandanlar ve büyük meclis taklit edilir. Kusurlarını millet ya taklit veya tenkit edecek; ikisi de zarardır. Demek, onlarda hukukullah, hukuk-i ibadı da tazammun ediyor. Sırr-ı tevatür ve icmaı tazammun eden hadsiz ihbaratı ve delâili dinlemeyen ve safsata-i nefis ve vesvese-i şeytandan gelen bir vehmi kabul eden adamlarla hakikî ve ciddî iş görülmez.

Şu inkılâb-ı azîmin temel taşları sağlam gerek. Şu meclisin şahsiyet-i maneviyesi, sahip olduğu kuvvet cihetiyle mana-i saltanatı deruhte etmiştir. Eğer şeair-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle mana-i hilâfeti dahi vekâleten deruhte etmezse, hayat için dört şeye muhtaç, fakat an’ane-i müstemirre ile günde lâakal beş defa dine muhtaç olan şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı medeniye ile ihtiyacat-ı ruhiyesini unutmayan milletin hacat-ı diniyesini meclis tatmin etmezse, bilmecburiye, mana-i hilâfeti tamamen kabul ettiğiniz isme ve resme ve lâfza verecek ve o manayı idame etmek için kuvveti dahi verecek. Hâlbuki, meclis elinde bulunmayan ve meclis tarikıyla olmayan öyle bir kuvvet, inşikak-ı asâya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı asâ ise, “Va’tesımû bihablillâhi cemîâ” [Allah’ın dinine ve Kur’ân’a hep birlikte sımsıkı sarılın. (ÂI-i İmran Sûresi: 103.)] âyetine zıttır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezaifini deruhte edebilir. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî, eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin iyiliği de, fenalığı da mahduttur; cemaatin gayr-i mahduttur. Harice karşı kazandığınız iyiliği, dahildeki fenalıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki, ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız İslâmın şeairini tahrip ediyorlar. Öyle ise, zarurî vazifeniz, şeairi ihya ve muhafaza etmektir. Yoksa, şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeairde tehavün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise, düşmanı tevkif etmez, teşci eder.

Tarihçe-i Hayat, Meclis’e Hitabe, s. 220-225

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*