Orucun hikmetleri – 2

Orucun önemli bir ciheti şükre bakmasıdır. Nimetin kıymetini anlama ve nimet verene karşı şükretme duygusunu geliştirmesidir.

Allah yer yüzünü bir sofra yapmıştır. O sofrada bin bir çeşit nimeti sergilemektedir. Bu sofra varlıklar için, özellikle insan için kurulmuştur. Ancak o sofradan istifade ederken yalnız değillerdir. Sofranın başka ortakları da vardır. İnsanlar, bu sofra benim için kuruldu, öyleyse dilediğim gibi hareket ederim diyemez. Sofranın insan için kurulmuş olması diğerlerinin ondan istifade etmeyeceği anlamına gelmez. Bu noktada hem adil olmalı hem de israftan kaçınmalıdır. Başkalarının haklarına da riayet etmelidir.

Nimetin varlığı şükrü gerektirir. Devam etmesi de şükre bağlıdır. Nimet vereni tanımak, nimetin ondan geldiğini bilmek ve ona göre davranmak hem nimete karşı bir şükürdür. Hem de nimetin devamını sağlar. Şükürsüzlük nimetin kesilmesine sebep olur. Allah şükredildiği takdirde nimetini artıracağını vaat etmektedir.

Kainatta en kıymetli şey hayattır. Her şey ona bakmakta ve ona hizmet etmektedir. Hizmetler içerisinde en kıymetlisi ise hayata hizmettir. Hayata hizmetin kendisi bir şükürdür. Onun için İslam tıp ilmini öğrenmeyi farz-ı kifaye saymıştır. Bu noktadan bakıldığında Allah için yapılan sağlık hizmetinin her anı ibadet sayılmaktadır. Hizmeti maddeye esir etmemek, paranın hatırını hizmetin hatırından önde tutmamak şartıyla.

Hayata hizmet eden unsurların içerisinde en önemlisi rızıktır. Canlılar rızka aşk derecesinde bağlıdırlar. Varlığı yerinde olanların duyguları daha sakin, daha olumludur. Sıkıntı sefaletin ve sefahetin yuvasıdır. İnsanın sağlıklı düşünmesini engeller. İtidalli davranmasına engel olur. Açlık fevri çıkışlar yaptırır. Hayatın insicamını bozar.

Durumu yerinde olanlar, fukaranın halini anlamakta zorlanabilir. Açlığın nasıl insan davranışlarını etkilediğini, makul çizgiden uzaklaştırdığını göstermesi açısından kısa süreli de olsa o açlığı tatmak gerekmektedir.

Oruç insanlara bu duyguları yaşatır. Bir gündüzlüğüne de olsa açlığın ne demek olduğunu tatmasını sağlar.

İşte o zaman geri dönüp aç insanların hissiyatını tahlil edip onlara yardım elini uzatması gerektiğini hisseder.

Zekat ve sadakaların Ramazan ayında daha bol verilmesinin psikolojik sebeplerinden biri de budur.

Evet, nimet şükür ister. Hiç ihmale uğramadan sürekli gelmesi, insanları şükürsüzlüğe itebilmektedir. Bu hep böyle devam edecek zanneder. Ramazanda, nimetten istifadeye bir mola vermekle bu nimetin kendi malı olmadığını, nimeti verenin başkası olduğunu, kesilme ihtimalinin bulunduğunu hatırlar ve nimetin asıl sahibine karşı şükre yönelir.

Kendi istifade ettikleri için nimetin başında bismillah demek, ortasında bu nimetlerin hangi yollardan ve hangi şartlarda kendine ulaşıp rızık olduğunu düşünmek ve sonunda elhamdülillah demek şükürdür.

Başkalarına karşı ise, hangi tür hizmeti vermek ihtiyaç ise onu yerine getirmek şükürdür. Bu emek olabilir, bilgi olabilir, fikir verme olabilir… neye ihtiyaç varsa onu yerine getirmektir şükür. Hak ve hürriyet mücadelesi gerekiyorsa onu vermektir. Hak ve hürriyetler, ekmekten daha önceliklidir. Hak ve hürriyetler ekmeği kazandırır, ancak ekmek her zaman hürriyeti korumaya yetmeyebilir. Onun için hayattan sonra en kıymetli şey hürriyettir.

Dik durmayı başaran insanlar ekmeklerini de elde edeceklerdir. Hürriyeti elinden alınan insanın kısa zaman sonra ekmeği de elinden alınacaktır. Bu noktada en önemli şükür hürriyetine sahip çıkmaktır. Başı bulutlara değecek kadar dik durmasıdır. Bu durum rahmetin ve bereketin gelmesine vesile olacaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*