Alışkanlıklarını, tiryakiliklerini, vazgeçilmez sandıklarını “hakkın hatırı” için biraz olsun sınırlandıran, öteleyen, hele de sonlandıran için ne kadar büyük kazanç var içerisinde!
Hayaller, tasavvurlar, plânlar, projeler O’na inkıyad etmenin saadet ve zevkinde olursa eğer…
Gözler O’nun rahmet, hidayet ve haşmet hakikatlerini bizzat temâşâ ve seyrinde olursa eğer…
Kulaklar, O’nun Kelâmullahını ve Resûlünün (asm) ezanını dinlemekte devam ederse eğer…
Ayaklar, O’nun yolunda hak dâvâ için yürümekte devam ederse eğer…
Eller, O’nun için her dem semaya yönelmekte devam ederse eğer…
Gönüller O’nun sevdasını terennüm etmekten bıkmadan devam ederse eğer…
Sinelerde taşınan “nefs-i emmâre”, O’nun emirlerine uymayı–istemese de–kabullenmekte devam ederse eğer…
O zaman hem fert, hem de toplum ve insanlık için bayramdır, rahmettir, saadettir, huzurdur.
Asırları kucaklayıp ışıklandıran, nurlandıran İslâmiyet hakikatini ve “Şeriat-ı Muhammediye” gerçeğini yaşamakla görevli ve sorumlu “ben” ve “sen”, aziz Müslüman kardeşim; “İslâmiyetin o engin ve zengin nurunu, hidayetini, rahmetini, bereketini, sıdkını, metanetini, istikametini, adaletini, nezaketini gösterebilmenin, yaşamanın, elde etmenin tam yeni bir mevsimindeyiz.
“Nefs-i emmarenin” rezaletlerinden kurtulma arayışlarımız, yakarışlarımız, tatbikatlarımız ilk önce en dar çerçeveden başlamalı. Yani, ilk önce “benden” başlamalı. “Ötekilere” sonra sıra gelmeli. “Ben”, hangi güzelliği nasıl ve nelerden sonra yakaladığımı bilmem, bulmam, keşfetmem ve kabullenmem lâzım. İşte o mevsimin, anların, zamanın harmanındayız. Yeni seneye, gelecek aya, yarına hiç mi hiç senedimizin olmadığını kendimize kabullendirmemiz lâzım.
Duâyla, yakarışla, tövbeyle, sabırla, zora talip olmayla, affetmeyle, affedilmeyle, hoşgörüyü kabullenmeyle olacak işler bunlar.
Rahmet yağmuruyla, birlerin binlere, yüz binlere, milyonlara, milyarlara çıktığı ânın içindeyiz. Hesap figürlerini zorlayan bir rahmet deryasının ortasındayız. Ama imtihandayız!
Bu inananların imtihanı! Büyük bir imtihan ve deneme bu!
Nefisle, benlikle, enaniyetle ilgili dev bir imtihan meselesi bu! Çetin mi, çetin. Büyük mü, büyük bir imtihan bu!
İdraki, algılanması, kabullenmesi oldukça zor, fakat oldukça da derin ve ufuklu devâsâ bir hadise bu!
Ramazanı doya doya yaşamak… Rahmetten istifade edebilmek… Bütün azalara oruç tutturmak. Perhiz, diyet, yasaklama, sınırlama, hatta cezalandırma! Neyi mi sadece ve sadece “kendi nefsimizi”, benliğimizi, enaniyetimizi. Ama asla başkalarını değil.
Hesaba çekilmeden önce, kendisini hesaba çekmek, çekebilmek… Kolay mı? Hayır! Kat’a ve asla! Çok zor bir iş bu!
Gözü, zinadan ve haramdan, kulağı yasaktan ve müskirattan, dili gıybetten, iftiradan, zandan ve hakaretten uzak tutabilmek…
Büyüklüğün, gündemde devamlı kalmanın, önemli kişi olmanın, doğruları yaşayarak hayata geçirmenin ve örnek olabilmenin bütün sırları burada yatıyor.
Sahabeler bunun için büyüdüler ve büyük kaldılar. Evlâd-ı Resûl’ün o nurânî silsilesi bunun için tarih sahnesinde büyük ve önemli kaldılar ve kalmaya devam ediyorlar.
Aktaplar, asfiyalar, veliler bunun için silinmediler tarihin şerefli levhalarından ve hâlâ perişan Müslümanlara ışık tutuyorlar. Allah onların bu nurlu kervanının rahmetinden bizlere ders alıp nasiplenmeyi bahşetsin. (Âmin)
Böyle bir mevsim sadece inananların, mü’min olanların harem ve ismet dairesinde. Yani onlar bu bahtiyarlığa ve şansa sahip ve yakın. Tam mevsimindeyiz. Vakitlerimizi ve enerjimizi bu yönde sarf etmeyi Cenâb-ı Erhamerrâhimîn’den bütün kalbimizle ve zerrâtımızla niyaz edip O’nun yardımını talep edelim.
Allah’ım, bu günleri boşa geçiren, rahmetinden mahrum ve uzak olanlardan eyleme bizi! (Âmin.)
Ya Rabbi, Ramazanımızı, Kadir Gecemizi ve bayramımızı Senin rızana uygun yaşayan, idrak eden ve sonuna erdirenlerden eyle. Âmin.
Benzer konuda makaleler:
- Çocuklarımız “Artık biz büyüdük!” derlerse…
- Yeni Asya’nın gençleri
- Allah çeşitli şekillerde imtihan eder
- İstişare ile imtihanımız!
- Hz. Adem’in (a.s.) imtihanı
- Ramazan eğlence ayı değildir
- Gençlerle beraber olmak
- Kutlular Ağabeyin olmadığı ilk kutlama
- İhlâs ve uhuvveti yaşayabilmek
- Son yazı…
İlk yorum yapan olun