Siyasette müspet hareket

Büyük sıkıntılar bazen daha büyük bir sıkıntıya sebep olurlar.

Almanya buna ilginç bir örnek.

Birinci Dünya Savaşı yenilgisi sonrası Hitler başa geçti.

Ardından çok daha büyük bir felaket yaşandı.

İstiklal Harbi ise başka bir örnek.

Bu millet canını dişine taktı, yedi düveli bu aziz vatandan kovdu.

Ardından gelen Tek Parti rejimi akıl almaz baskılarla milleti canından bezdirdi.

15 Temmuz da buna değişik bir örnek.

Bir ihtilal kalkışması ve denemesi oldu.

Millet bu kalkışmanın önüne geçti canı pahasına.

Bu büyük bir sıkıntı idi.

Peki sonrası?

Bunu fırsata dönüştüren mevcut rejim akıl almaz baskılara girdi.

Adeta ihtilal dönemlerinden çok daha ağır şartlar dayatıldı topluma.

Tahrip edilmedik kurum kalmadı.

Tabi ki sonuç ağır krizler ve yönetim zaafları.

Şu an yaşanan durum yani.

İlginçtir bu tür yönetimlerin çıkış noktaları da birbirine çok benziyor.

Öncesinde ağır sorunlar meydana geliyor.

Ardından karizmatik bir lider çıkıyor.

Hamaset ve topluma gaz vermek üzerine bir siyaset güdülüyor.

İlk anda göreceli bir başarı yakalanıyor.

Sonrasında ise işler kötüye gidip ağır krizlere neden oluyor.

İşin en kötüsü ise şu:

Bu tür yönetimler kaybetmeye doğru çok sertleşiyor.

Olur olmaz krizler çıkarıyorlar.

Kontrollü gerginlikle toplumu geriyorlar.

Hamaset ile arkasındaki kitleleri tutmaya çalışıyorlar.

İşte tam da şu an olduğu gibi.

Bakınız, mevcut idari yapı arkasındaki halk desteğini süratle kaybetmeye başladı.

Anketlerde bu çok açık gözüküyor.

Bu nedenle sürekli bir gerilim içindeler.

Bir bakıyorsunuz üniversiteler karışmış.

Bir bakıyorsunuz bazı kişiler suçsuz yere içeri atılmış.

Daha bir çok karışık mesele.

Maksat toplumun sinir uçları ile oynamak.

Ellerinden gelir ise kontrollü krizlerle gidebildikleri yere kadar gitmek.

Zaten başından beri gerilimden besleniyorlardı.

Aynı durum ila nihaye devam etsin gayretindeler.

Peki bunlara karşı çözüm ne?

Nasıl bir hareket tarzı ile bu baskı rejimine karşı durulmalı?

Yani nasıl hareket edilirse netice alınabilir?

Bu soruların cevabı yine Üstadın hizmet tarzında saklı.

Bir çoğumuz biliyor:

Üstadın “müspet iman hizmeti” diye bir metodu var.

Hayatı boyuncu bu prensibi uygulayarak başarıya ulaşmış.

Tek parti rejimini bu müspet hareket metodu ile bertaraf etmiş.

1950, 14 Mayıs’ta Demokratların iktidarı bu yolla temin edilmiş.

Bu taktik pekala bu baskıcı rejimi bertaraf etmek için de tatbik edilebilir.

Biz buna “siyasette müspet hareket” diyebiliriz.

Anarşiye, kargaşaya, sokak hareketlerine asla prim vermeden her zaman doğruları söyleyerek harekete etmek kesin sonuç verir.

Üstad bize “müspet hareket etmenin atom bombası gibi tesiri” olduğundan haber veriyor.

Gerçekten de öyle.

İşte Üstadın hayatı.

27 yıllık o en ağır istibdat rejimini müspet hareket ile yerle bir ediyor.

Hindistan’da Gandi hareketi de başka bir örnek.

Koskoca Hindistan’ı yalın ayak tuzlar üzerinde yürüyerek hürriyetine kavuşturmuş.

Şayet müspet hareket edilirse benzer bir başarının mevcut baskıcı unsurlara karşı alınacağı kuvvetle muhtemeldir.

Unutulmasın ki en büyük mücadele:

“Zalim bir sultana karşı söylenen hak sözdür.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*