Ünlülerin sevkiyatı!

2013 yılının “uğursuz” olduğunu söyleyen bazı kendini bilmezler var.

Efendim neymiş, “ünlüler öteki dünyaya” gittiği için bu yıl yaşanmaması gereken bir yılmış diyerek neredeyse “şirk”e giriyor… Çok tehlikeli.

Bizim Radyo’da, Bizimle Sabah programında (104.4) sütun komşumuz değerli yazar Latif Salihoğlu ile birlikte 2013’ün kısa bir değerlendirmesini yaptık. Ünlülerin vefatının bize Resulullah Efendimiz’in (asm) “Ağız tadını bozan ölümü çok zikrediniz” hadis-i şerifini hatırlatan yönüne vurgu yaptık.

Kamuoyunun gözü önünde, hemen hemen her gün ekranlarda arz-ı endam eden ve bir şekilde insanları yönlendirenlerin bu dünyadan tek tek göç etmesi gösteriyor ki, gerçekten bu dünyanın aslında bir misafirhane olduğunu gözümüze sokuyor.

Bu yılın öte âleme göç eden kültür sanat adamlarını sırasıyla hatırlatmak istiyorum:

-Devlet Tiyatroları sanatçı ve rejisörü İsmet Hürmüzlü,

-Türk Edebiyat öğretmeni ve yazar İsmet Kür,

-Sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen Savaş Akova,

-Piyanist Ferdi Özbeğen,

-Türk pop müzik şarkıcısı aynı zamanda “Hayat Bayram olsa” şarkısını seslendiren Şenay,

-Oyuncu ve seslendirme sanatçısı Osman Gidişoğlu,

-Tiyatro, sinema, dizi oyuncusu, yönetmen ve senarist Yaşar Güner,

-Yönetmen Şahin Gök,

-Yazar Peride Celal,

-Tiyatro ve sinema sanatçısı Tuncel Kurtiz,

-Tiyatrocu Tomris Oğuzalp,

-Tiyatro ve sinema oyuncusu Nejat Uygur,

-Tiyatro ve sinema oyuncusu Zafer Önen

Ve; Adnan Şenses.
***
Biz gidiyoruz, aldanmakta fayda yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar; sevkiyat var.

Dalâlet ehlinin vesvesesiyle bize ayrılık ve karanlıklı görünen “berzah” memleketi, aslında dostların bir araya geldiği geniş bir alandır.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin İhtiyarlar Risalesi’ndeki satırlara bir bakalım:

“Evet, bin üç yüz elli senede, her sene üç yüz elli milyon insanların sultanı ve onların ruhlarının, mürebbisi ve akıllarının muallimi ve kalblerinin muhbubu ve her günde, ‘es-sebebü ke’l-fail’sırrınca, bütün o ümmetinin işlediği hasenatın bir misli, sahife-i hasenatına ilâve edilen ve şu kâinattaki, makasıd-ı âliye-i İlâhiyenin medarı ve mevcudatın kıymetlerinin tealisinin sebebi olan o zat-ı Ahmediye Aleyhisselâtü Vesselâm, dünyaya geldiği dakikada ‘Ümmeti, ümmeti’ rivayet-i sahiha ile ve keşf-i sadıkta dediği gibi mahşerde herkes ‘Nefsi, nefsi’ dediği zaman, yine ‘Ümmeti, ümmeti’ diyerek en kudsî ve en yüksek bir fedakârlıkla yine şefaatiyle ümmetinin imdadına koşan bir zatın gittiği âleme gidiyoruz. Ve o güneşin etrafında hadsis asfiya ve evliya yıldızlarıyla ışıklanan öyle bir âleme gidiyoruz.”

İşte bu gözle bu hikmetle bakıldığı zaman ölümün aslında ne kadar güzel olduğunu gerçekte ölümü hatırlatan her ânın “uğursuz” olmadığını bir bakıma bize bu bakış açısı hatırlamış oluyoruz.

Var mı ötesi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*