Vehhabi alimler ve Bediüzzaman

Bitlisli Şeyh Emin Efendi ile Bediüzzaman’ın soru-cevap şeklindeki ilmî münazaralarının yapıldığı günlerde, Bitlis Valiliğine üç Vehhabî âlim gelir.

Bu Vehhabî âlimler gittikleri yerde Ehl-i Sünnet âlimlerine kafa karıştırıcı sorular sorarak onları susturduktan sonra Vehhabîlik mezhebini yayarlar. Bu âlimlerin etkisiyle Bitlis Valisi de Vehhâbîlik mezhebine meyilli bir duruma gelir.

Vali, bu Vehhâbî âlimlerle tartışmak için Bitlis’in en büyük, meşhur âlimi Şeyh Emin Efendi’yi vilayete çağırtır ve ona Vehhâbî âlimlerin amacını anlatır. Şeyh Emin Efendi bu âlimlerle münazara konusunda biraz telâşlanır ve çekinir. Bu arada birden hatırına Molla Said gelir. Valiye “Efendim bizim bir talebemiz var. Onu çağıralım. O bunlara cevap versin!” diye ricada bulunur. Hâlbuki tam da o günde Şeyh Emin Efendi’nin bazı talebe ve taraftarları, hocalarına ilmen meydan okuyan Molla Said’i Siirt’te olduğu gibi kaba kuvvetle susturmaya niyetlenmişlerdi. Hatta Molla Said’in kaldığı hücresinin kapısını dışarıdan kilitleyerek niyetlerini uygulamaya koymak üzereydiler. Vali istemeyerek de olsa Molla Said’i valilik konağına getirtir.

Bediüzzaman valiliğe geldiğinde, Şeyh Emin Efendi, onu ilk başta görmezden gelir. Molla Said valilikten içeri girince oturanlar hep beraber ayağa kalkınca Emin Efendi de ayağa kalkar. Oturmuş olduğu koltuğa oturtması için ona yer gösterir. Bediüzzaman, gösterilen koltuğa geçer, oturur. Durumu izleyen Vali, “Zaten siz hocalar ve şeyhler böylesiniz. Oğlunuzun yaşında bile olmayan bir çocuğa kıyam edip hürmet edersiniz. Biz, sizi memleketin en büyük âlimi olarak çağırdık ki gelen misafirlere Vehhabîlik mezhebi konusunda ilmî münazara edesiniz!” deyince, Molla Said, “Vali bey, benim için ayağa kalkan zatlar, benim onların torunu yaşında bile olmayan şahsıma veya yaşıma değil, benim ilmime hürmet ettiler. Şimdi senin misafirlerinin fikirlerinin ana kaynaklarının esasatını anlatacağım.” diyerek anlatmaya başlar.

Önce Vehhâbîliğin tarihî gelişim seyrini ve fikirlerinin ana temellerinin neyin üstüne bina edildiğini gayet beliğ bir mukaddeme ile izah eder. Bu izah, ikna, ispat ve ilzam üzerine Vehhabî âlimlerin her birisi birer bahane ile dışarıya çıkmak için izin isterler. Vali bu münazaranın sonunda itirafta bulunarak, “Evet ben gerçekten Vehhâbîliği doğru bir mezheb olarak kabul etmiş, yayılmasına da çalışıyordum. Amma şimdi beni tam ikna ettiniz.” der.

Bediüzzaman’ın hayatının her devresinde bu münazara ve sorulara benzer olaylar yaşamıştı. Zamanın en müşkül sorularına Kur’an ve hadislere dayanarak ikna edici cevaplar vererek zamanın Bediüzzaman’ı olduğunu göstermiştir.

Kaynak:

Mufassal Tarihçe-i Hayat, Abdulkadir Badıllı, Cilt-1, s. 83-84

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*