Yine lâfla geçiştiriliyor…

İsrail’in Akdeniz’deki insanî yardım taşıyan gemilere saldırısına karşı Ankara’da şiddetli kınamalar yapıldı. Ancak Ankara’nın sözkonusu krizi iyi yönetemediği, kamuoyunun tufana dönüşen öfkesini dindirme ve gazını almaktan öteye geçmediği anlaşılıyor.

Daha önce bu tür haydutça ve hunharca sabıkaları bulunan İsrail’in günler öncesinden gemiyi vuracağını bütün dünyaya pervasızca duyurmasına rağmen, önceden diplomatik tedbir almayan ve insanî yardım gemilerinin güvenliğini sağlayamayan Ankara, saldırı sonrası da kırılganlıklar içinde vahim hatalar yaptı, yapmakta…

İsrail’in en yakın kıyısından 60 mil uzakta uluslar arası sularda yaptığı alçakça saldırısının hiçbir gerekçesi olmaz, olamaz. Ne var ki İslâm âleminden ve dünyadan yükselen infiâl karşısında yardım malzemesine geçici olarak izin veren Mısır’la ciddî bir diplomatik temas kurulabilirdi.

Yardım gemileri, günlerce Mısır açıklarında bekletilir, İsrail’e bulaşmadan ve böyle bir korsanlığa fırsat verdirmeden sözkonusu yardımlar amansız ambargo altındaki Gazze’ye ulaştırılabilirdi. Nitekim İsrail’den döner dönmez havaalanında açıklama yapan İHH Başkanı Bülent Yıldırım, amaçlarının Mısır üzerinden yardımları ulaştırmak olduğunu belirtiyor.

Hükûmet, İsrail’in zorbalıkla saldırıp esir aldığı gemide yolculara yaptığı psikolojik işkencenin ardından onlarcasını katlettiği-yaraladığı çoğu Türk vatandaşı yüzlerce sivil yolcuyu günlerce tutuklayıp soruşturma perdesinde baskı altında aldı.

Kanlı saldırıdan tam üç gün sonra ancak cenazeler, yaralılar ve yolcular getirilebildi. Ne var ki bu konudaki onca iddiaya rağmen bu husus da doğru dürüst başarılamadı…

“KAYIPLAR DAHA FAZLA …”

Yolcuların üç gün sonra getirilmesini “bir başarı” sayan bakanlar, önceki gece boyunca Ankara’da ve İstanbul’da havaalanlarında, hastanelerde defalarca basın toplantısı düzenlediler. İnen uçakların içine kadar girdiler, apronda, hastane bahçelerinde konuştular; toplanan acılı insanlara alkışlar ve sloganlar arasında konuştular. Kendilerinden menkul bir uslûpla Başbakan’dan yetkililere, Dışişleri mensuplarından Türk Hava Yolları yetkililerine kadar tek tek sayıp sık sık teşekkür ettiler.

Otobüsün üzerine çıkarak konuşan Başbakan Yardımcısı Arınç’la Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Biri hariç tek bir yaralı, yolcu ve cenaze kalmadığını, gecikmenin bundan kaynaklandığını bildirdiler.

Lâkin uçakların inmesinden sonra, yaralı ve yolcu yakınları, yaralıların ve yolcuların eksik olduğundan, şehid sayısının daha fazla olduğundan, gelen naaşların noksanlığı nazara verildiğinden şikâyet ettiler.

Uçaktan iner inmez havaalanında bir basın açıklaması yapıp saldırıyı ve sonrasını anlatan İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ın ‘”Şu ana kadar bize dokuz şehit cenazesi verdiler, ama bizdeki kayıp listesi daha kabarık’’ sözleri bunun ilk ifâdesi oldu.

İsrail askerlerinin, hunlarca saldırıda tam bir savaş hali içinde helikopterle, denizaltılarla, hücumbotlarla tam teçhizatlı olarak önce plastik ve ucu ince çiviye benzer mermileri, ardından otomatik silâhlarla gerçek mermileri, lavları, gaz bombasını kullandığını ve helikopterlerin denizden aldığı suyu komple üzerlerine püskürtüp saatlerce işkence ettiğini anlatan Yıldırım, atılan gaz bombasından birçok kişinin yaralandığını, ayrıca şehid sayısının da fazla olduğunu belirtti.

İSRAİL’İN YANINA KÂR KALIYOR…

Gemideki baskını yaşayan gazetecilerin de yapılan baskın ve yoğun silâh kullanımından ölü ve yaralı sayısının söylenenden çok çok fazla olduğunu bildirmeleri, üzerinden bunca zaman geçtiği halde Ankara’nın hâlâ doğru rakamlara ulaşmadığını su yüzüne çıkarıyor.

Kısacası, İsrail basınının baştan beri 19-20 ölümden, en az 50 ile 100 yaralıyı yazması, saldırıyı yaşayanların ifâdeleri ve hâlâ yakınlarını bulamayanların yakınmaları, cenaze, yolcu ve yaralı sayısının tesbitinde ve geri getirilmesinde de sınıfta kalındığını ele veriyor…

Uçaklar inmeden önce “kesin rakamlar” veren Davutoğlu ve bakanların, daha sonra “Başka ülkelere gitmiş, mesela Lübnanlı yaralılara ve yolculara karışmış olabilirler; araştıracağız ve kesin listeyi yapacağız” demesi, bunun göstergesi…

Ve bütün bu olup bitenlerin ortasında hâlâ cenaze, yaralı ve yolcu sayısını tesbit edemeyen Ankara, ısrarla problemin, “İsrail’le uluslar arası camia arasında” olduğunu tekrarlayıp meseleyi uluslar arası diplomasiye havale ediyor.

Tıpkı işgalci conilerin Irak Süleymaniye’de Mehmetçiğin başına çuval geçirmesinde olduğu gibi, Ankara bir işe yaramayan beylik lâflarla geçiştiriyor. İsrail oldukça en ağır bir biçimde kınanıyor; fakat aynen “one minute” çıkışında olduğu gibi yaptığı yanına kâr kalıyor.

Büyükelçi Çelikkol, “İstişarelerde bulunmak üzere” geldiğini söylüyor. Yunanistan, İsveç ve Mısır da büyükelçisini geri çekti. Saatlerce süren güvenlik toplantılarının ardından Yunanistan’ın da iptal ettiği tatbikatın ve futbol turnuvasının iptalinin dışında, siyasî, askerî ve ekonomik hiçbir anlaşma, işbirliği ve ihale iptal edilmiş ya da en azından askıya alınmış değil…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*