Üstadın ‘ser katibi’ Mehmet Feyzi yâd edilecek

Bediüzzaman’ın “ser kâtipliği” senasına mazhar olan Mehmed Feyzi, vefatının 28. yıl dönümünde bir dizi faaliyetle anılacak.

Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı (TÜRKAV) Kastamonu Şube Başkanı Abdullah Ünal, Kastamonu’nun gönül sultanlarından, Bediüzzaman’ın “ser kâtibliği” senasına mazhar olan Mehmed Feyzi Pamukçu, vefatının 28. yıldönümünde anılacağını açıkladı. TÜRKAV tarafından tertip edilen bir dizi faaliyetle yâd edilecek.

TÜRKAV Kastamonu Şube Başkanı Abdullah Ünal, anma programına ilişkin şu açıklamayı yaptı: “5 Mart Pazar günü saat 10.30 da Gümüşlüce’deki kabri başında ilimizin en mümtaz hocaları tarafından Yasin-i şerif tilâvet olunacak ve akabinde okunan hatimlerin duâsı yapılacaktır. Hatim duasının ardından katılımcılara Eğitim Merkezi bahçesinde etli pilav ve ayran ikram edilecektir. Şevket Oğuz Ünal tarafından verilecek konferans sonrası davetlilere Mehmet Feyzi Efendi’nin sıkça yaptığı duâarın yazılı olduğu levha yanında helva ve simit ikramı yapılacak.

Bediüzzaman Hazretleri’ni tanıması

Sekiz yıl ağır bir istibdad ve göz hapsi altında bir sürgün hayatına tutulduğu Kastamonu vilayetindeki hayatında Üstad Bediüzzaman’a hizmet eden Mehmed Feyzi Pamukçu’nun Nur hizmeti içinde mühim bir yeri vardır.

1912 yılında Kastamonu’da dünyaya gelen ve 4 Mart 1989 yılında ahirete göç eyleyen Mehmed Feyzi Efendinin kabri Kastamonu’da Gümüşlüce mezarlığında bulunmaktadır. Hazret-i Üstadın “ser kâtibliği” senasına mazhar olan Mehmed Feyzi, Üstadı nasıl tanıdığını ise şöyle anlatıyor: “İlk defa 1937 senesinde İstanbul’da Kastamonulu bir adam Kastamonu’ya bir hoca geldi diye Üstad’dan bahsetmişti. Daha sonraları Kastamonu’ya geldikten sonra bir sene kadar geçmişti ki Üstadı tanıma şerefine nail oldum.” (Son Şahitler-2, N.Şahiner, s. 127) Mehmed Feyzi, âlim ve fazıl bir adamdır. Kastamonu ve çevresinde sevilen, sayılan, hürmet edilen ve alâka duyulan bir insandır. Üstada ve Nurlara talebe olduktan sonra daha da sevilen sayılan birisi olur ve ona gösterilen alâka daha da ziyadeleşir. Risale-i Nur ve Bediüzzaman onun artık her şeyidir.

“Risale-i Nur hakikatlerini ders aldım”

Yazdığı bir mektubunda nurlara ve Üstada karşı olan hislerinin şöyle dile getirir: “Terbiye-i mâneviyenizin âsârını her vakit bize ihsas eden Rabb-ı Rahîmime ne kadar şükretsem yine azdır. Tahdîs-i nimet olmak üzere şunu da arz etmek isterim ki, hastalığımdan müştekî değilim. Çünkü, lillâhilhamd, nur-u aynım ve sürur-u ruhum ve gıda-i kalbim olan Risale-i Nur’un hakikatlerini bilfiil ve bittecrübe ders almama sebep oldu.” (Emirdağ Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, s. 374)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*