Ahmet Kaya’nın ödülü

Tarih, 1999’u gösterirken Magazin Gazeteciler Cemiyeti’nin gecesinde Serdar Ortaç, Ahmet Kaya’ya çatal fırlatmıştı.

Aradan 14 yıl geçtikten sonra, Ortaç, Manisa konserinde Ahmet Kaya’nın sevenleri tarafından “çatal”landı.

Sahneye atılan çatallar ve taşlar birini yaralamış… Ortaç, “Rahmetliden özür diledim ya… Kürt vatandaşlığına geçsem biter mi?” diye twit yazmış.

O gün Hürriyet gazetesi’nin de manşetinde; “Vay şerefsiz!” sözleri yer alıyordu.

Dahası:

“Şarkıcı değil, bölücü!”

“Bölücü yavşak, mahkemede terledi” diyerek sürece bizzat dahil olduğunu anlatan manşetler atmıştı.

Serdar Ortaç daha sonraki yıllarda “Çatal atan elim kırılsın” diyerek bir başka programda “Özür” diliyordu.

Bu gün çatallar atılmıyor belki, sahnede “10. yıl Marşı” söylenmiyor…

Aradan geçen 14 yılın ardından Ahmet Kaya’ya Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü veriliyor, onurlandırılıyor.

Merak edilen husus, o günü manşete taşıyan Ertuğrul Özkök’ün ne yazacağı üzerineydi.

“Bu gün olsa o manşeti atmazdım” diyor Özkök…

“Hiçbirimiz, geçmişte yaptıklarımızı, arşivlerden silme imkânına sahip değiliz. Ayrıca silme hakkına da sahip değiliz. Devletler bu alicenaplıklarıyla büyürler.”

“Bana gelince… Daha önce de söyledim. Bu gün, o haberi yine manşet yapardım. Ama başlığı öyle atmazdım. O günlerde müziğini çok sevdiğim, ‘Saza niye gelmedin’ini yüzlerce defa dinlediğim Ahmet Kaya’yı bu kadar hırpalayacak, üzecek bir lâf yerine daha zeki, daha muzip bir lâf bulurdum.”

Ekliyor:

“O bile sadece gülerdi belki.”(Hürriyet)

Kaya, artık yaşamıyor. Olanlar olmuş bitmiş, diyerek kenara çekilmek yerine, bu olayın getirdiği süreci iyi okumak gerekiyor. Çünkü medyaya bu konuda önemli dersler düşüyor.

Medyayı temsil edenler asla “devlet ideolojisi”ne bağlı kalmadan bağımsız ve tarafsız olmalı.

Yani, haber yaparken, tarafsızlığını korurken aynı zamanda adil kalmalı.

Siyasî, toplumsal veya ekonomik ideolojilerin geçmişte yaşanan, halihazırda vuku bulan ya da gelecekte gerçekleşmesi ihtimal dahilinde olan çatışmaların da tarafı olmamalıdır.

Tarafların ifade özgürlüğüne elbet saygı gösterilmeli, asla başkalarının fikirlerine tahakküm etmemelidir.

Medya, devletten, özel çıkar çevrelerinden bağımsız olmalı… Kişisel çıkarları uğruna başkalarının çıkarlarını zedelememeli.

Bunu malûm medyaya söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Biz yıllardır bu satırları karalıyoruz. Ama çok satan gazetelerin bunları öğrenmesi için, illa bu süreci yaşaması mı gerekiyordu?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*