Bediüzzaman: “Aya gidişiniz beyhudedir”

Kur’ân-ı Kerîm’de “Sema” kelimesi, “Essema, semavat” gibi türevleri ve çoğulu ile yüzlerce yerde geçmekte dolayısıyla Bediüzzaman, Kur’ân’ın verdiği ehemmiyete binaen semavata seyahat eder ve ettirir.

Bediüzzaman; “Allah göklerin ve yerin Nur’udur” (Nur, 35) “Göklerde ve yerde olanlar Allah’ı tesbih ederler” (Haşir, 24) gibi âyetleri Risale-i Nur’un hemen her yerinde tefsir ederken gökler ile yer arasında alış verişi, melekleri, ruhaniyatı ve yıldızlarda yaşayan, insan için olmasa bile, oraya münasip sekeneleri (deniz altında yaşayan mahlûkat gibi) nazara verir ki; uzayda hayat var mı yok mu tartışmalarına da açıklık getirmiş olur.

Bediüzzaman; kâinat kitabını tevhid hesabına okurken gâh olur bir sarı çiçeğe gözü ilişir, gâh bir yıldıza. Âlemlerin Rabbi ünvanıyla bütün esmasını tesbih ederek yerde ve göklerde seyahat edip kâinattan Hâlıkını sorar. Madem Mi’racın kapısı açık, o da Rabbi’nin izin verdiği her yerde seyahat eder.

Bediüzzaman fezadan öyle bahseder ki, zannedersiniz metreyi eline almış ay’ı güneşi, gezegenleri hatta dünyanın güneş etrafında gezdiği alanın yüz ölçümünü, mesafeleri hızı, günleri hesab eder.

1930’larda okullarda 6 gezegenden bahsedilirken o, 12 gezegenden: “Evet, manzume-i şemsiye denilen küremizle beraber on iki seyyare; cirmleri küçüklük-büyüklük itibariyle pekçok muhtelif ve mevkileri uzaklık-yakınlık noktasında pekçok mütefavit güneşi bütün seyyaratıyla ve sür’at-i hareketleri çok mütenevvi’ olduğu halde…” 1 diye bahseder.

Bizim tahsilimizde 9 gezegen, şimdi farklı rakamlar telâffuz ediliyor ki 12 olmazsa olmaz noktasındalar.

BBC Ttrkish.com’da şöyle bir bilgi paylaşılmıştı: “Çek Cumhuriyeti’nin başşehri Prag’da toplanan ilim adamları, sunulan tanım üzerinde uzlaşırsa Güneş Sistemi’ndeki gezegen sayısı dokuzdan 12’ye yükselecek. Tanımın toplantıya katılan üç bin gökbilimci tarafından onaylanması halinde Güneş Sistemi gezegen sayısı 12 olacak.” diyorlar.

Bediüzzaman fezada öyle bir seyahat eder ki, ışık hızını sollar:

Güneşe olan mesafemizin dört bin sene, Güneş sisteminin bütün gezegenleriyle sâniyede beş saatlik hızla hareketi, haşir alanının ise 25 bin senelik mesafesinden söz eder ki, bu da ışık yılı, belki daha öte hızlara işaret eder. Mâlûmunuz, ışık hızı saniyede 300 küsur bin kilometredir. Bir yılda dokuz trilyon km eder. Dört bin, 25 bin seneyi ve sâniyede beş saati varın siz hesap edin.

Yine Kur’ân-ı Kerîm’de geçen, “Gökleri yedi kat olarak tanzim etti” (Bakara, 29) âyetini tefsir ederken “Coğrafya ve Kozmoğrafya fenlerinin kısacık kanunlarıyla ve daracık düsturlarıyla ve küçücük mizanlarıyla Kur’ân’ın semavatına çıkamadıklarından ve âyâtın yıldızlarındaki yedi kat manaları keşfedemediklerinden âyeti tenkid, belki inkârına divanecesine çalışmışlar” diyerek bu ilimlerle hak ve hakikatı nazarlara verir ki kafalar şübehattan muhafaza ile imanlar kurtulsun.

Üstad Hazretleri bu yedi kat semavat meselesini izah ederken 2017’de ancak keşfedilen dünyaya benzer yedi gezegeni 90 sene evvel “Küre-i Arzımıza benzeyen yedi küre-i uhra dahi bulunmasına…” 2 diye haber vermişti. Yine 12. Lem’ada göklerin mahiyeti hakkında maddenin bölünemeyen en küçük yapı taşlarının esir maddesi olduğunu, uzay denen hadsiz geniş sahanın aslında boşluk olmayıp esir denizi ile dolu olduğunu, suyun katı-sıvı-gaz şeklinde üç hali bulunduğu gibi, esirin de yedi farklı hali olup yedi kat semanın, esirin bu farklı yedi haliyle meydana geldiğini ifade eder ki bu mesele kitaplara sığmaz.

RABBÜ’Ş-Ş’İRA VE ŞEMSÜ’Ş-ŞÜMUS

Yine fezadaki günler ile dünyanın günleri ki, Arzımız kendi etrafında dönmesiyle bir günü, güneşin etrafındaki seyahatiyle bir sene, diğer gezegenlerin sürat ve büyüklükleri ile alâkalı günleri ve seneleri farklı olur.

Bediüzzaman: “Güneş’in mihveri üstünde bir aya yakın yevminden, hattâ Kozmoğrafya’nın rivayetine göre tâ “Rabbü’ş-Şi’ra” tabiriyle Kur’ân’da namı ilân edilen ve şemsimizden büyük “Şi’ra” namında diğer bir şemsin belki bin seneden ibaret olan gününden, tâ Şemsü’ş-Şümus’un mihveri üstündeki ellibin seneden ibaret bir tek yevmine kadar eyyam-ı Rabbaniye vardır.” 3 diye ders verir.

Yine Bediüzzaman, ay için yapılan çaba ve masraflardan çok zaman evvel; “felsefenin merdiveniyle tâ Kamer’e kadar terakki ettin, Kamer’e girdin. Bak, Kamer kendi zâtında kesafetli, zulümatlıdır. Ne ziyası var, ne hayatı. Senin sa’yin beyhude, ilmin faidesiz gitti” 4 diyerek Neil Armstrong’a da ders vermiş oldu.

Dipnotlar:

1. Sözler. 2. Lemalar. 3. Barla Lâhikası. 4. Sözler

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*