Ekonomi ne âlemde?

Ekonomideki gelişmelerle ilgili istatistik rakamları, hep kriz ortamının yaşandığı ve göstergelerdeki dibe vuruşun devam ettiği geçen seneye ait rakamlarla kıyaslanarak verildiği için, “Büyüme şu kadar arttı, işsizlik şu kadar düştü” gibi başlıklarla duyuruluyor.

Ancak aynı istatistik bültenlerinde, geçen yılın filanca ayına göre iyileşme ifade eden rakamların hemen ardından, bu senenin bir önceki ayına göre oluşan durumla ilgili olarak verilen bilgi ise tam tersi istikamette bir gelişmeye işaret ediyor.

Bunun iki örneğini, en son açıklanan büyüme ve işsizlik rakamlarında görmemiz mümkün.
Türkiye İstatistik Enstitüsü, sanayi üretiminin, 2011 Kasım’ında, bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 8.4 arttığını, ama bir önceki aya, yani 2011 Ekim’ine göre yüzde 8.6 azaldığını açıkladı.

Ve medya bunu “Rekor büyüme devam ediyor, sanayi yüzde 8.4 daha büyüdü” diye yansıttı.

Yüzde 8.6’lık azalma ise görmezden gelindi.
Aynı şekilde işsizlik oranının 2011 Ekim’inde, bir önceki yılın aynı ayına göre 2.1 puan azalarak yüzde 9.1’e gerilediği açıklanırken, yüzde 8.8 olarak gerçekleştiği bir önceki aya göre 0.3’lük artışla yeniden yükselişe geçtiği de örtbas edildi.

Elbette ki, hele işsizlik gibi, ekonomi ve toplumun yapısal problemlerinden de kaynaklanan sorunların üstesinden gelmek kolay bir iş değil.

Geçen dönemde hükümetin özellikle bu konuda başarısızlık itiraflarında bulunduğunu ve bunu aşmak için gayret sarf ettiğini de biliyoruz.

Ancak işsizliğin gerçek anlamda üstesinden gelebilmek için, işsiz ve vasıfsız insanlar üreten eğitim sisteminin ciddî şekilde ıslahından, ekonominin itici gücünü oluşturan girişimcilerin önünü açacak yapısal reformlara kadar, gerçekleştirilmesi gereken köklü değişimlere ihtiyaç var.

Bunlar yapılmadıkça, benzer durumdaki diğer alanlarda olduğu gibi, işsizlikle mücadelenin de kalıcı bir başarıya ulaşabilmesi mümkün değil.
Hele nüfusun hızla artmaya devam ettiği bir ülkede, son dönemde öne çıkarılan “konjonktürel başarı”ları sürekli kılmanın başka bir yolu yok.
Bu bağlamda Maliye Bakanı Şimşek’in son rakamlar için “İşsizlikte hafif yükselme var” diyerek, ekonomide yavaşlama sürecine girmekte olduğumuzu vurgulaması, gözardı edilmemeli.

Son dönemde e-mail adresimize her gün onlarca cv ve iş başvurusunun gelmeye başlaması da.
Buna benzer yoğun bir başvuru akışına 2008-9 krizinin yaşandığı dönemde de şahit olmuştuk.
Ki, bize bu yazıyı yazdıran asıl sebep ve saik de bu başvurular oldu. Anlaşılan o ki, birçok firmada işten çıkarmalar yeniden tırmanışa geçti ve bunun sonucunda işsizlerin sayısı yine artıyor.

Son rakamların gösterdiği hafif yükseliş bunun öncü sinyali gibi görünüyor. Dileğimiz, bunun daha ileri düzeylere ulaşmaması ve gerekli tedbirler alınarak tekrar aşağı doğru çekilmesi.

Çünkü işsizlik çok zor bir “iş.” Hele çalışıyorken işsiz kalmak daha da zor. Bu duruma düşenlerin tahsilli ve tecrübeli elemanlar olması ise, bu zorluğu daha da katmerli hale getiren bir vaziyet.

Endişemiz o ki, ekonomide yine sıkıntılı bir sürece giriyoruz. Rahmi Koç’un bir süre önce dile getirdiği “Bundan önceki kriz, Başbakanın dediği gibi bizi teğet geçti, ama önümüzde böyle diyerek geçiştiremeyeceğimiz daha ciddî bir krizin işaretleri görünüyor” uyarısı yabana atılmamalı.
Bilhassa AKP iktidarının sağladığı imkânlarla zengin olanlar bu krizi ciddîye almayabilir, hattâ bu çeşit endişeli değerlendirmeleri, “herşey yolunda giderken ortamı bulandırma” çabalarının ürünü ve tezahürü olarak da yorumlayabilirler.

Ancak giderek daha net bir şekilde görülmeye başlanan köy, kılavuz istemiyor. Ekonomide yavaşlama ve daralma işaretleri artarken, enflasyondaki yükselişle birlikte bu durum her zaman olduğu gibi en çok fakirleri, dar ve sabit gelirlileri etkiliyor. Geçim şartları en fazla onları zorluyor.

Velhasıl, yıllardır çizilen pembe tabloların silikleştiği ve korkarız, grileşmeye yüz tutacağı sıkıntılı bir türbülansa giriyoruz. Aman dikkat!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*