Ezberleri böyle bozmak gerekir!

Pek çoğumuzun takıldığı, takıntı hâline getirdiği birçok yanlışımız var. “Böyle gördük, böyle gider” ya da, “Erkek adam kazak olur” mantığıyla sürüp gider hatalar.
İnsandaki ene var ya, erkekleri “erkek” yapar; ev içinde olanlara, bir köşede çalım satar. Aman hâ, sakın yanlış anlaşılmasın. Hiç kimsenin erkekliğine filan bir şey dediğimiz yok. Yok da, hâne reisliğine söylenecek çok şey var. Yanlışlarımız var, yanlış alışkanlıklarımız var.

 

Lâtif Salihoğlu kardeşimiz, “Muhabbet sofrası”nda bu yanlışa doğru bir yol gösterdi. Bize, çayın nasıl demleneceğini, en iyi sonucun nasıl alınacağını köşesinde anlattı.
Burada mesele, “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül bir dost arıyor kahve bahane” deyiminde olduğu gibi, çay may bahane; esas maksat ailede diyaloğun tesisi, yaklaşmanın değişik bir usulü.

Evet, evet yaklaşmak!
Bir çatı altında yaşayanların bir araya gelmeleri neredeyse imkânsız. Sofralar da olmasa, el olup gidilecek.
Günümüzün garaip bir hayatı!
Beyin işi, hanımın aşı, çocuğun dersi; televizyon ayrı ayrı bir evde, kişilerin bilgisayarı, kişisel…
Baba, TV başında; çocuk, internet peşinde; hanım, kendi işinde…
Bu ezber bozulmalı!
Baba, nazik bedenini kaldırsa da, bir çay yapsa ne olur? Erkeklik elden gitmez! Olsa olsa, yanlış gurur yok olur.
İyi ya!
Efendiler hânesinin hayatına girince, aileye tat gelir. Bu surette yakınlaşır ev halkı, birbirini fark eder; muhabbet harman olur.
Peygamber Efendimizin vefatından sonra Hz. Aişe validemize sormuşlar:
“Allah’ın Elçisinin evdeki hâli nasıldı?”
Hz. Âişe:
“O, evdeyken elbiselerini yamar, evi süpürür, keçileri sağar, develeri bağlar ve yemlerini verirdi. Ayrıca, ayakkabılarını ve delik su kırbalarını tamir ederdi” cevabını verir. 1
Gönüller Sultanına bakınız!
Onun, bir aile reisi olarak davranışına bakınız. Onun, bir insan olarak yaşadığı hayat karelerine bakınız…
Bugün çoğumuzun evinde ne keçi var sağacak, ne deve var bağlayacak; ne tamir ettiğimiz ayakkabımız var, ne de kırbamız. Yama ise, tarih oldu yıllardır.
İhtiyaçsa, işlerin bir ucundan tutulur. Bundan dolayı “kazak”lığımıza, “gömlek”liğimize hiçbir halel gelmez ki. Kaldı ki, önerilen, bir demlik enfes bir çay. Bunu da yapamazsak, vay halimize, vay!
Efendimiz (asm): “Seyyidü’l-kavmi hâdimuhum” 2 buyuruyor. Yani, “Kavmin efendisi, onlara hizmet edendir” diyor.
Gelin, bir deneyelim…

Dipnotlar:

1- Kadı İyaz, Şifa-i Şerif, 132.
2- Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, 56, (Keşfü’l-Hafâ, 1: 462).

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*