Bu iddiaların Nurs’la ilgili olanına itiraz, haliyle önce Nurslulardan geldi. Said Nursî’nin akrabası, Nurs Camileri Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Hikmet Okur, Umut Yavuz’a şöyle dedi:
“Nurs kesinlikle bir Ermeni köyü değildir. Ben Tapu Dairesinden emekliyim. Tapu Kadastro kayıtlarında bu iddiayı doğrulayacak hiçbir delil yoktur. Nurs köyü merkezinde, ne eski bir Ermeni Kilisesinin, ne bir Ermeni mezarlığının, ne de Ermeni yerleşimcilerin evlerinin olduğuna dair bir kayıt yer almamaktadır. Nurs’taki en eski yapı 350-400 yıllık olan camimizdir. Biz dedelerimizden hep Nurs’un Nurslular tarafından kurulduğunu, dolayısıyla en başından beri Müslüman olduğunu duymuşuzdur.” (Yeni Asya, 8.3.13)
Ardından, İmralı’daki görüşmeye katılan BDP heyetinden Sırrı Süreyya Önder “Tutanaklar orijinaline yakın duruyor, ancak görüşmenin ruhunu yansıtmıyor. Bediüzzaman, Nur cemaati ve Ermenilerle ilgili kısımlar kamuoyunda tartışılan vurguları içermiyor” dedi (Habertürk, 9.3.13).
Önder, bilâhare Hürriyet’e şunları söyledi:
“Said Nursî’nin doğduğu köyün Ermeni köyü olduğunu söylemek, ‘Bediüzzaman Ermeni’ şeklinde verilmiş. Önündeki sonundaki cümleler çıkartılınca söylenenler bağlamından kopuyor. Ben sinemacıyım, senaryonun bir bölümünü çıkartınca diğer bölümler arasında kopukluk oluyor. Bağlamından kopartılarak verilmiş.” (23.3.13)
Ama bu tekellüflü tevil, meseleyi çözmüyor.
Asıl kopukluk, Önder’in “Aslına uygun” dediği İmralı çıkışlı sözlerde. “Nur hareketini inceleyin” diye başlayıp—ne ilgisi varsa—Nurs’un Ermeni köyü olduğu ve ardından tartışmalı “Teşkilât-ı Mahsusa” iddiası ile devam eden irtibatsız sözleri, Apo’nun kafa karışıklığını mı gösteriyor, yoksa kendi aynasındaki yansımaları mı dile getiriyor?
Malûm, Apo için de “Ermeni” diyenler olduğu gibi, MİT bağlantıları da çokça seslendiriliyor…
Öte yandan, yine Apo’nun geçmişte Said Nursî’yi “Türk şovenizminin işbirlikçisi” olmakla itham eden; cemaat ve tarikatlara, “Nakşiler, Süleymancılar, Nurcular” diye açıktan isim de vererek “Türk şoven örgütleri” diye hücum eden beyanları da var. (Bkz. 13.9.1992 tarihli Yeni Asya’daki “Dinî cemaatler teröre engel” başlıklı yazımız.)
Onun için, Önder’in “Sayın Öcalan, Nevruz alanında okunan mesajının ‘Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları’ diyerek başlayan bölümde de vurguladığı gibi ‘Herkese karşı barış diline ve bu yaklaşıma özen gösterilmesi gerekir. Herkes için demokrasi ve barış talep ettiğim bir noktada, kimseyi dışlamam ve rencide etmem söz konusu değildir, düşünülemez’ vurgusu yaptı” şeklindeki tavzihi pek inandırıcı olmuyor ve havada kalıyor.
Benzer konuda makaleler:
- Nurs’un Ermenilikle ilgisi yok
- Bediüzzaman ülkenin birliği için çalışmıştır
- Nurs Köyü ve bir değerlendirme
- Bediüzzaman Külliyesi açılıyor
- Said Nursî ismi, MEB sistemine girecek
- ‘Hür Adam’ kapalı gişe
- “Said Nursî’nin filmini çekmeyecektim de başka kimin filmini çekecektim?”
- Bediüzzamanın Eski Talebelerinden: Molla Münevver’in Vefatının 42. Sene-i Devriyesi
- Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal: Bediüzzaman kucaklayıcıdır
- Ders kitaplarında Said Nursî’ye yer açın!
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun