İyi ki varsın Yeni Asya

Yıllar önce Şanlıurfa Ceylanpınar’da görev yaparken idarî işlerin yoğunluğu sebebiyle birkaç gün Yeni Asya’ya bakamamıştım.

Bin dokuz yüz doksan birde 17 Ocak gecesi Amerikalılar Körfez Savaşı’nda Irak’ı bombaladılar, bende televizyonların Amerika lehindeki propagandalarının tesirinde kalmış olmalıyım ki bundan memnuniyet duyuyordum. O gün Yeni Asya’nın dediği gibi İmam-ı Azam, Abdulkadir Geylani ve Cüneydi Bağdadi’nin mezarlarının bulunduğu Müslüman ülke Irak’ın bombalanması neticesinde Müslümanlar ölüyordu. Yeni Asya’yı elime alınca yanlış düşündüğümü fark ederek çok müteessir olmuştum. Tövbe istiğfar ettim, Allah’tan af ve mağfiret diledim o zaman. Bu sebeple Yeni Asya’sız bir hayat düşünemiyorum. Yeni Asya pusuladır, Yeni Asya istikamet demektir.

Bin dokuz yüz seksen On İki Eylül’ünde askerî bir darbe ile Adalet Partisi’ni iktidardan uzaklaştıran cuntacılar Yeni Asya’nın yayınlarından çok rahatsız oldular. Çünkü Yeni Asya hem istikameti sağlıyordu, hem de yapılan ihtilâlin yanlış olduğunu nazara vererek kamuoyu oluşturuyordu. Bu sebeple darbeciler Yeni Asya’yı kapatarak susturdular, ama Yeni Asya susmadı Yeni Nesil ve Tasvir gazeteleri ile yoluna devam etti. Bu kapatma ile Yeni Asya Gazetesi dört yüz yetmiş gün kapalı kaldı.

Yeni Asya’nın kapanma sürecinden sonra bir kısım arkadaşlar Yeni Asya’dan ayrılarak okumamaya başladılar. Bediüzzaman Said Nursî “ … biz, Demokratları iktidar yerinde muhafaza etmeye Kur’ân menfaatine kendimizi mecbur biliyoruz.” 1 diyor. Başka bir yerde de “…Onların muvaffakiyetine çok duâ ediyorum.” 2 der. Bu arkadaşlar Bediüzzaman’ın Kur’ân’ın menfaati için desteklediği ve muvaffakıyetlerine duâ ettiği Demokratları askerî bir müdahale ile deviren ihtilâlcilere alkış tuttular, onlarla adeta dost oldular. Hatta ülke çapında Seksen İhtilâli’nin haklılığını nazara vermek için geziler yaptılar. Bunların hazırladığı Kemalist Anayasaya evet oyu vererek çok kötü savruldular. 3 Şayet bu insanların elinde o gün Yeni Asya olsaydı bu vahim yanlışa düşmezlerdi.

Bu arkadaşlar darbeden sonra siyasî hayata geçilince de yanlışlarına devam ettiler. Yıllarca beraber oldukları, destek verdikleri, mitinglerine trenlerle gittikleri, köy köy gezerek seçim çalışması yaptıkları ve teşkilâtlarında görev aldıkları Demokratların aleyhinde bulunmaya başladılar, o güne kadar yanlış yaptıklarını söylediler. Bunlar kendi aralarında siyasî birliktelik sağlayamadıkları için bir kısmı Anavatan Partisi’ni, bir kısmı da Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni destekledi. Bizlerde Demokratlar seçime sokulmadığı için bu partilere oy vermeyerek gereğini yapmıştık.

Bediüzzaman’ın çizgisinde yayın yapan ve olayları teşhis etmede basiret ve feraset gösteren günlük bir gazeteden mahrum olan bu arkadaşlar savrulmaya devam ettiler. Demokratların temsilcisi Doğru Yol Partisi milletin teveccühü ile güçlenmiş ve bin dokuz yüz doksan bir seçimlerinde tek başına iktidara gelme şansı çok yüksekti. Anavatan Partisi zayıflamış, Milliyetçi Demokrasi Partisi de siyasî hayattan silinmişti. Demokrat düşmanı güçler o gün düğmeye basarak Refah Partisi, Milliyetçi Hareket partisi ile bir iki küçük partiyi bir araya getirerek ittifak kurdurup Refah Partisi altında seçime soktular ve adına da kutsal ittifak dediler. Bu arkadaşlarımızda bu ittifaka destek vererek Demokratların önünü kesip Sosyal Demokrat Halkçı Parti ile koalisyona mecbur ettiler.

Bu arkadaşlarımız bu günde yanlış yapmaya devam etmekteler. “Adalet ve Kalkınma Partisi sağın en büyük partisidir” deyip destekliyorlar, hatta daha da ileri giderek liderine de siyasî mehdi diyorlar. Bediüzzaman’ın içtimaî düstur ve ölçülerinde böyle bir durum söz konusu değil. Bediüzzaman’ın siyasî çizgisini yıllar önce terk ederek Demokratlardan desteğini çeken bu dostlarımız yalnız Demokratların önünü kesmekle kalmadılar, “İnşâallah, o Ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar” 4 sözü ile Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu hedefin gerçekleşmesine engel olduklarından manen mesul ve sorumludurlar. Bir gün uyanarak bu yanlıştan dönerler İnşallah…

Yıllardır müsbet manada verilen hizmetler Yeni Asya’nın istikamet üzere olduğunu gösterir. Ama Yeni Asya’nın bu doğru duruşundan hoşlanmayan güçler her dönem çeşitli bahaneler üreterek gazetemiz ile uğraştılar. Depreme İlâhî İkaz dediği için Mehmet Kutlular’ı mahkûm ettirip hapse attılar, masum ve günahsız kızını eroincilere öldürttüler. Bu günde Yeni Asya’nın bazı yazarlarına çeşitli haksız ve asılsız isnatlarda bulunarak okuyucularının birlik, beraberlik, uhuvvet ve tesanütünü bozmak istiyorlar. Her Yeni Asya okurunun feraseti ile bu oyunlara gelmemesi gerekir. Yeni Asya bir pusula ve şahs-ı manevinin emrinde fedakâr bir neferdir. Bu güne kadar onun sayesinde hiçbir yanlışın içinde olmadık. Çok ezildi, çok dövüldü, ama duruşundan taviz vermedi, Allah bahtını açık etsin…

Dipnotlar:

1- Emirdağ Lâh. 2 shf: 349.
2- A.g.e. shf: 235:
3- M. Kırkıncı 1980 öncesi ve ihtilâl hatıraları.
4- Emirdağ Lâh. 2 shf: 235:

İlimdar Kaya

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*