Ne zaman namaz kılmayacağız?

Beş vakit namazını kılan ve dindar bir insan olan babam, küçüklüğümüzden beri, bizi islâmî terbiyeyle yetiştirmeye gayret etmiş, o yaşlardayken de, diğer kardeşlerimle beraber dizinin dibine oturtarak, kısa namaz sûrelerini ezberletmeye çalışmıştı. Ondan sonra da, ( 1963) ilkokul 4. sınıftayken, din dersi kitabımızdaki namaz sûrelerini ezberlediğimi hiç unutmuyorum. (bu benim, daha sonra namazlardaki temelim olmuştu) Elhamdulillah, fıtratımızda dindarlık vardı ama tam bir telkin ve tahkik-i iman da olmayınca, beş vakit namaz kılmıyorduk. Gerçi, çocukluğumuzdan beri Cuma namazlarını kılıyorduk, orucumuzu tutuyorduk fakat işte, beş vakit namaz yoktu.

Cenab-ı Hakk bana, 1970 senesinde Risale-i Nurları tanımayı nasib etmişti. Cemaati sevdikten sonra, dershaneye gelip- gitmeye başlamıştım, ama yine namaz yok. Namaz vakitlerinde ağabeyler kalkar, bana bir kitab veya mecmua verirler; “kardeş, biz namaz kılacağız, o arada, sen de bunu oku!” derlerdi. Tabii bu, çok değişik ve psikolojik bir vaziyetti. Başka dindar insanların bu mevzuulardaki, tasvib edilmeyecek tavırlarını biliyorduk. Bunların bu şekildeki tavrı bize çok tesir ediyordu. Zaten, başkalarının yaptığı gibi, ”haydi kalk abdest al, namaz kılacağız!” veya başka itham edici bir tarzda zorlasalardı, fıtraten baskı ve zora gelmeyen yaratılışımla, daha bırakır gider, belki de hiç gelmezdim. Ama çok şükür onlar öyle yapmadı, Bazen “kalkıp ben de bunlarla kılayım” diyordum. Fakat nefis bırakmıyordu. Çünkü Nefsin, şeytandan da aldığı telkinle, en hoşlanmadığı şey, namazdır. Hani Anadolu tabiriyle, “nefis ve şeytan ikilisinin bacağını, insan bir defa kırıp, kırk gün namaza devam etse, ondan sonrası devamdır İnşâallah!

İşte bu hâlde, altı ay dershaneye geldim-gittim. Bu minvâl üzere devam eden ahvâlimizden, altı ay sonra Cenab-ı Hakk’ın nasib etmesiyle kurtulduk ve beş vakit namaz kılmaya başladık. O gün, bu gündür de; hiç inhiraf etmeden, ayrılmadan, namazı bırakmadan ve ona hâris bir hassasiyet göstererek, hırsla namazımızı kılıyoruz elhamdulillah. Dünya işlerinde pek hırslı olmamama rağmen, âhirete müteâllik işlerde- başta namaz olmak üzere- harisiz, hırslıyız. Hırsın müsbette kullanılması böyle tezâhür ediyor herhâlde.

Bu namaz kılma hususunda, muhatab olabildiğimiz her insana, üstadımızın yaptığı gibi, lisân-ı münasib ve kavl-i leyyinle, yumuşak bir şekilde, namaz kılmalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü. Yine üstadımızın ifadesiyle; “Kâinatta en yüksek hakikat imandır. İmandan sonra namazdır.” Bunun için, her yaş ve meşrebteki insanlarla münâsebet ve muamelede zorlanmadığımız için şükür, onlara daha kolay anlatıp, anlaşabiliyoruz. Hassaten de, çocuk ve gençlerle irtibatımız ve kaynaşmamız daha bir hoş oluyor.

Bundan bir kaç sene evvel, bir mesire yerine gitmiştik. Öğle namazının vakti yaklaşmıştı. Abdest hazırlıklarımızı yaparken, etrafta, 10-15 yaş arası 25-30 çocuklar gördük. Baktık, çocukların başında bir zat var. Anladık ki, bu çocuklar bir hoca nezaretindeler. Biraz dikkat edince, daha evvel tanıdığımız, bildiğimiz bir camiinin hocası olduğunu anladık. Yanlarına gittik. Hoca ile sohbet ettik. Bizim bildiğimiz camiiden ayrılmış, başka bir camiide imamlık yapıyormuş. O çocuklar da, vazifeli olduğu camiiye, yaz Kur’an kursuna geliyorlarmış. Bugün de, onlara hem bir değişiklik olsun diye, hem de mükâfaten buraya mesire yerine getirmiş. Bizim namaz hazırlığına başladığımızı görünce, o ve çocuklar da abdestlerini alıp geldiler. Hocanın imamlığı, bizim de müezzinliğimizle namazımızı bitirdik. Duadan sonra hocanın yanına geçip, çocuklara doğru dönerek, muhavereye başladık: – Çocuklar, biz şimdi ne yaptık?

Hep bir ağızdan;

-Namaz kıldık amca.

-Aferin, niye namaz kıldık?

“Her kafadan bir ses çıkar” misâli cevablar geldi.

-Allah rızası için.

-Allah bizi sevsin diye.

-Allah bizi cennetine soksun diye.

-Allah bizi cehennemde yakmasın diye.

-Maşâallah! Bakın, hepiniz de, ne kadar zekisiniz.

Çocuklardan birine dönerek, (tabii, imam da bizi şaşkın bakışlarla tâkib ediyor)

-“Bu gözlüğü kaça aldın? “ dedim. Çocuk bir bana baktı, bir arkadaşlarına, bir de elini gözüne doğru götürerek;

-Amca benim gözlüğüm yok ki!

Hâlbuki görüyordum gözlüğünün olmadığını, ama kasten sormuştum. Hem zihinleri hüşyâr, uyanık tutmak, hem de cazibeyi, mevzuun çekiciliğini artırmak için.

-Haaa, senin gözlüğün yok muydu? Bak hele ya? Ben de var zannetmiştim, hay Allah!

Çocuk yine “yok” mânâsını ihsas ederek, dikkatle bana baktı. Hemen oradan biri atıldı;

-Amca, bak Ahmed’in gözlüğü var.

-Tamam, bakın benim de var. Ahmed kaça aldınız gözlüğü?

-Bilmiyorum, babam aldı.

-Bakın, benim bu gözümdeki gözlük var ya, uzak-yakın cam bir arada. Onun için de,

Ahmed’in gözlüğünden pahalıdır. Şu kadar fiyat.

-Ooo ne kadar pahalı.

-Yaaa…. pahalı değil mi?

Az önce sorduğum çocuğa dönerek:

-Senin gözlüğün yoktu değil mi? Peki, gözlüğün yok da, bu gözü kaça aldın?

Hepsi şaşkın ve mütereddid bakışlarla bana bakarken, çocuk;

-“Bedava amca, para vermedik” deyince, bir başkası;

-Allah verdi amca, bir başkası;

-Allah yarattı amca! Dedi.

-Hah tamam. Gördünüz mü bakın. Allah yarattı değil mi?

Hep bir ağızdan koro halinde, ”eveeeet! ” dediler.

Onlarla konuşurken, göz ucuyla da hocaya bakıyordum, o da işin cazibesine kapılmıştı.

-Peki, hepiniz gözünüzü yumun bakayım.

Gözleri kapalı iken soruyorum;

-Ne görüyorsunuz?

-Hiçbir şey!

-Açın gözünüzü

-Şimdi ne görüyorsunuz?

-Ağaçları

-Her şeyi

Hasan’ı

-Yaa bakın işte! Kapalı iken hiçbir şey görmüyordunuz ama açılınca her şeyi görmeye başladınız. Peki, bu gözü nereden aldınız?

-Allah yarattı.

-Elbette Allah yarattı. Bakın, bu gözlüğü yapan binlerce fabrika var. Ama fiyatı ne kadar pahalı. Peki, gözü yapan kaç fabrika var?

-Olur mu amca? O fabrikada yapılmıyor ki, Allah yarattı.

-Aferin, Maşâallah! Yahu, siz ne zekî çocuklarsınız.

-Bakın çocuklar, gözlüğü yapan fabrikaya çok para ödüyoruz. Üstelik bir de gözlükçüye teşekkür ediyoruz. Gözü yaratan Allah’a, bunun karşılığında ne vereceğiz,

Ona nasıl teşekkür edeceğiz peki? İşte bakın çocuklar, göz gibi, bize verdiği diğer uzuvlarımıza ve çeşitli yiyecek içeceklere karşı Allah’a elbette bir karşılıkta bulunmalıyız değil mi?

-Evet, çok doğru amca.

-İnsanların bize yaptığı küçücük bir iyiliğe karşı nasıl teşekkür ediyorsak, Allah’a karşı da şükür edeceğiz. Bunun en güzel numunesi de, namaz kılarak Allah’a kul olduğumuzu göstermemizdir değil mi? Demek ki, namaz kılacağız.

Birisi atılarak;

-Amca ben hep Cuma namazlarını kılıyorum.

-Ha, demek ki sen, haftada bir defa yemek yiyorsun.

-Olur mu amca, günde üç defa yiyoruz. Hattâ arada da, abur cubur atıştırıyoruz.

-Eee, o zaman nasıl olacak peki? Yemeği günde üç defa yiyoruz, namazı haftada bir defa, olur mu hiç?

-Olmaz

-Niye?

-Namazı da günde beş defa kılacağız.

-Aferin, Maşâallah. Bakın çocuklar, yemek yemeden yaşayabilir miyiz?

Yine cevaplar muhtelif;

-Yok

-Sen ne diyon amca, açlıktan ölürüz.

Bir başkası;

-Ben şimdiden acıktım

-Bak işte gördünüz mü? Demek ki insan, yemek yemeden yaşayamazmış, ölürmüş.

-Evet

-Niye yemek yeriz çocuklar, yaşamamız için değil mi?

-Tabii amca.

-Bakın çocuklar, yemek midenin gıdasıdır değil mi? Yiyeceğiz ki, sağlıklı olalım. Peki; kalbin, aklın, ruhun gıdası nedir? Onların gıdası da namazdır.

-Tam, ben de öyle diyecektim amca.

-Ya, zaten ben biliyorum sizin de öyle söyleyeceğinizi, siz akıllı çocuklarsınız.

İşte, bize çeşitli nimetler veren, vücudumuza sağlık veren Allah’a karşı şükür

Borcumuzu, namaz kılmakla vermemiz gerekirmiş demek ki.

-Evet, ben bundan sonra namazlarımı hiç geçirmeyeceğim.

İnşâallah! Tabii, zaten zor bir şey değil gördünüz işte. Beş vakit namaz kılmak için, bir

Saatlik bir vakit, abdestle beraber yeterlidir.

-Çocuklar, bir şey daha sorayım, biz ne zaman namaz kılmayacağız?

-Olur mu amca, hep kılacağız.

-İyi de, hiç kılmayacağımız olmayacak mı?

-Hasta olunca

-Namaz kılmak için, sağlık durumuna göre kolaylık var. Yatarken bile kılınır.

-Amca ben buldum! Uyurken kılmayız.

-Tabii, ama bir de, hiç kılmayacağımız zaman olacak, yani namaz borcumuz ne zaman bitecek?

-………

-Bakın çocuklar, biz ne zaman yemek yemeyi bırakırsak, o zaman, namaz da

kılmayacağız. -…

-Yani, öldüğümüzde artık yemek yiyemeyeceğiz değil mi?

Hemen birisi atılarak;

-Ha, anladım amca, ölünce namaz da kılınmaz değil mi?

-Evet.

-Amca, sen de gelsene camiye. Bize orada da ders ver.

Hocaya dönerek, sırtını sıvazlayarak;

-Çocuklar, bunları hocanız da size anlatır. dedim

Artık gözlerde sevinç parıltıları, hepsi de memnun bir şekilde muhaveremiz bitmişti. İçimizden de dua ederek yanlarından ayrıldık:

“Ya Rab! Kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabz etmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Son nefesimize kadar bizleri, namaz ibadetinden ayırma! “

Benzer konuda makaleler:

22 Yorum

  1. Maşaallah Osman abime . Tam Risale-i nurun üslubuyla muhteşem bir muhabere olmuş , tebrik ediyorum

    • Amin Allah razı olsun ağabey. Hocada dersini almıştır inşallah. Bu nefis bizim baş belamız olsa gerek.

  2. Namaz kilan azizdir.Allahtan gayrisina muhtaç olmadiğinin şuurundadir.Allah da onu aziz kilar.Güzel ve 10-15 yaş arasi gençlerimize oldukça faydali olacaktir.

  3. Maşaallah Barekâllah Rabbim size güç ve kuvvet versin. Allah sizden razı olsun. Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Sizi yürekten tebrik ediyorum.

  4. Çok keyifli ve kıymetli bir yazı. Kaleminize gönlünüze sağlık.

  5. Maşallah üslûp tam çocukkarın dikkatini çekecek şekilde. Bu da peygamberî bir metod. Özellikle çocuklar ile konuşurken şakalaşmak düşündüren sorular sormak ikna edici oluyor.
    Allah razı olsun.

  6. Güzel bir hatıra abi, Hz İbrahim(as)’in duasına mazhar olmak gayreti ve ümidiyle;

    “Rabbim, beni ve neslimden olanları namazı dosdoğru kılanlardan eyle. Rabbimiz, duamı kabul eyle.

    Rabbimiz, hesabın görüleceği günde beni, anne ve babamı ve bütün müminleri bağışla.” (İbrahim süresi ayet 40-41)

  7. Aminn
    Allah razı olsun Osman abi çok güzel ve zekice pratik bir misalle genç zihinlere ışık tutmussunuz

  8. Tebrik ederim Osman Abi:
    Risale-i Nur metodu ile İnsanı kazanabilmek Büyük bir değer… Allah, Bizlere Ailelerimize Soyumuza.. Namazını son nefese kadar kılanlardan olmayı
    nasip etsin İnşâallah.

  9. Teşekkürler Osman Ağabey. Yazınızı ben de çok beğendim. Yüreğinize sağlık. Allah razı olsun.

  10. Osman abi maşallah Allah razı olsun Çocuklarla ne güzel konuşmuşsunuz, Biz de sanki oradaymışız gibi hissettik memnun olduk

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*