Nevruz ateşi…

İlk “Nevruz ateşi” Yüksekova’da yakıldı. “Yeni gün-Nevruz” kutlamalarının provokasyonlara âlet edilmesi, “demokratik açılım”ı daha baştan tıkamakta…

Bilindiği gibi geçen günlerde önce sınır ötesi terör operasyonları, ardından terörist başının hücresinin öncekinden 17 santim dar oluşu, penceresine sineklik takılması ve “DTP’nin kapatılması” üzerine Güneydoğu il ve ilçelerinden Batı’ya uzanan sokak eylemleri yapılmıştı. Sokak aralarında araba yakmalarla ortalık ateşe verilmişti.

Daha sonra kısa adı “KCK” olan PKK’nın “şehir yapılanması” tutuklamaları gerekçe gösterilerek aynı tahriklere devam edildi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Nevruz öncesi İçişleri Bakanı Atalay’a yaptığı Nevruz ziyaretinden sonra “Nevruz’un huzur içinde gerçekleşmesi için plânlama yaptık, teşkilâtımıza bu yönde genelgeler gönderdik, tedbirleri bu yönde aldık” demişti.

Gerçi son mitingde Demirtaş, “Muhatabın BDP olduğunu” bir cümleyle de olsa dile getirdi. Ancak Meclis’in “açılım” adına yasal düzenlemeleri tartıştığı bir süreçte, “Nevruz Bayramı” bahane edilerek “ayaklanma provaları”na âlet ediliyor.

Gelinen noktada, aynı oyunun yeniden sahnelendiği görülüyor. Kâinatın şenlenişi, tabiatın yeniden diriltilmesi ve dirilişi olan ve tarih boyunca bütün Doğu toplumlarında bir bahar bayramı olarak kutlanan Nevruz, inadına bazı provokasyonlarla kargaşa ve kaosa istismar ediliyor.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜ “KÜRT İMLİĞİ”NE İNDİRGEMEK!

Yine çocuklar kullanılıyor, yaşlılar, kadınlar öne sürülüyor; dünyanın gözünde bir tür “intifada” gösterisiyle “isyan” provası deneniyor…

Yine terör örgütünü özgürlük ve barış için “adres” gösterme yanlışına sapılıyor. Meydanlarda, 40 bin insanın ölümünden sorumlu terörist başının posterleri ve terör örgütünün flâmaları altında örgüt lehine sloganlar atılıyor.

Yine “Habur şovu” tekrarlanıyor; Kandil’den “örgütün tâlimatıyla ve önderliğin emriyle geldiklerini” ve “asla pişman olmadıkları”nı söyleyen ve il il gezdirilen PKK’lılar platforma çıkarılarak tahrikkâr sözlerle yakılan Nevruz ateşi “fitne ateşi”ne dönüştürülüyor.

Bunun sebebi, bin yıldır beraber yaşamış, omuz omuza cihâd etmiş ve yanyana şehid olmuş Türklerle Kürtleri birbirinden ayırma tezgâhının “politik ambalaj” içinde sunulması… Milletin ferâsetinin köreltilmek istenmesi…

Asla ayrılıkçılığı istemeyen bölgedeki mâsum vatandaşların hissiyatlarını tahrikle, “demokratik hak ve özgürlükler” paravanında tefrika fitnesi ateşinin alevlendirilmesi… Heyecanı sönen ve statikleşen “Kürt açılımı”nın “demokratik açılımı”ın önünü tıkama taktiğinin güdülmesi…

Ve DTP’nin olduğu gibi, yerine ikame edilen BDP’nin de siyasî irâdesini terör örgütünün eline vermesi… Kürtleri temsil iddiasını PKK’nın uhdesinde görmesi… İmralı’daki terörist başını ve Kandil’deki terör örgütü elebaşlarını “Kürtlerin temsilcisi” olarak lanse etmeye çalışması…

Kısacası kutlamalarda DTP eski milletvekili Tuğluk’un açık açık, “PKK’yı terörist ilân edelim’ dediler, kimliğine, kişiliğine ihânet ettiler” çarpıtması, bunun açık ikrarı…

“AÇILIM”IN ÖNÜNDEKİ N BÜYÜK ENGEL…

Amaç, asırlardır bu ülkede birlik ve bütünlük içinde bütün unsurlara örnek sadâkat ve kardeşlik timsali olmuş Müslüman Kürtlerin kimliğinin sahneye sürüldüğünden bu yana ecnebi ifsad politikalarının âleti olmuş Marksist terörist örgütüne indirgenmesi…

Aynen DTP’de olduğu gibi, BDP eski-yeni eşbaşkanları ve sözcüleri de hâlâ “açılım”ın asıl muhatabının “Kandil, PKK ve Önder Apo!” olduğunu kitlelere karşı ilân ediyor. “Öcalan’sız ve PKK’sız bir ‘açılım’ı istemiyoruz, bu ne ‘açılım’ ne de barış olur!” nutukları çekiliyor.

Nevruz mitinglerinde sık sık “Sınırın bir tarafında Türk gençleri, diğer tarafında Kürt gençleri ellerinde silâh tetikte bekliyorlar” diye konuşmalar yapılıyor. Terör örgütünün ve Öcalan’ın “yol haritası”nın esas alınmadığı bir “açılım”ı istemediklerini söylüyorlar.

BDP Eşbaşkanı Demirtaş, terör örgütünün yuvalandığı Kandil’i “barış anıtı” olarak lanse ediyor. Açık açık “Öcalan muhatap alınmalıdır” diye konuşuyor. Aksi halde daha önce olduğu gibi, “kargaşa olacak!” diye tehdit savuruyor. “Açılım”a karşı terörü bir koz olarak kullanıyor…

Her fırsatta terör örgütünün kontrolünde olduğunu ele veren BDP’nin son hali ve “Nevruz ateşi”nin kavmiyetçi fitne ateşine ve terör örgütünün propagandasına dönüşmesi, “demokratik açılım”ın temelini teşkil eden “Kürt açılımı”nın önündeki en büyük engel…

Önce bu engelin aşılması gerekiyor…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*