Nevruz-u Sultani ile Ramazan-ı Şerif bize, el ele geldiler

Mübarek zamanların kucaklaşmasını, sevdalıların kucaklaşmasına benzetenler mübalağa mı ediyorlar?

Neden olmasın ki… Hayatımızda on yıllardan sonra gerçekleşebilecek ve en uzun ömürlülerimizin bile, ancak iki-üç defa şahit olabileceği böyle bir zaman kucaklaşmasının değerini bilmemek mümkün müdür…

Kâinatın yaratılış programını Kur’an ile her demaguşunda taşıyan Mübarek Ramazanın, bu sene Nevrûz-u Sultani ile aynı zamanlara tevafuku, farkında olanlarda hem bir heyecan, hem bir ümit, hem bir hüzün, hem bir vuslat sevinci ve bazılarında ise ayrılık duygusunu tetikledi.

Güzün ayazıyla birlikte kaskatı kesilmişken, semavi cemrelerle yumuşamaya başlayan toprakların karanlığında; hayat nurunu arayan kökler, çekirdekler ve yumurtaların duydukları sürur ve yaşadıkları bayramlara katılmamak elbette insan için mümkün değildir. Aynı şekilde; ahir zaman kışının zaaf-ı iman ve itaatsizlikle katılaştırdığı vicdanlara, zulmete boğduğu ruhlara, taşlaştırdığı kalplere ve günahlarla kararttığı simalara doğan Kur’an nuruyla, yeniden hayat vadeden hidayet güneşinin aynı zaman dilimi içinde, kucaklaşarak bize gelmiş olmaları o kadar büyük bir şeref ve izzettir ki;  bunun şükründen ne kadar aciz olduğumuzun farkındayız.

Toprak örtüsünün altında hareketlenen hayat nurunun, kalplere akseden hidayet aydınlığının bu tenasüplü gelişleri, ahir zaman imansızlığının seline kapılanlara duyduğumuz üzüntüyü azaltıyor. Kurtuluşları için bize ümit veriyor ve koşuşturma şevkiyle hasta kalplerimizi canlandırıyor.

Bu mutlu ve kutlu buluşmadan bir müddet önce İlahî ikazlarla sarsılan Türkiye, Arap ve İran Müslümanlarının bu sene Ramazan-ı Şerifte, gaflete yakalanmayacaklarını ümit ediyoruz. Kalpleri kaskatı, ruhları zifiri karanlıklar içinde ve vicdanları taşlaşmışların, bu ikazlara rağmen Müslümanları tenvim çabalarının boşa çıktığını görmek, bizi bir başka mutlu ediyor.

Ruhumuzdan ebede açılan bu korku-endişe karışımı pencerelerin, kısa bir zamanda kapatılamayacağını düşünüyoruz. Zira Rabbimiz; netice alıncaya kadar sarsmaya devam edeceğini vaadetmiş.  Bizim olmayan medeniyetlerin cazibesiyle kucaklarında uyuya kaldığımız hayatların bize ait olmadığını, bu mevsimde biraz daha anlayacağımızı ümit ediyoruz. Zira eski hal içre yaşamanın artık muhal olacağını, gafletin en derin derekesindekiler de anlamaya başladılar… Yeni hal ve yeni hayatlar… İşte Nevruz-u Sultanî’nin; Ramazan-ı Şerifi yeşil-kırmızı, reng a renk desenlerle süslediği çadırında misafir ettiği bu günlerin şaşasına uyanamamak ve bu muhteşem seyri kaçırmak korkusuyla zamanlarına yeni ayarlar getiren güzel insanların arasında bulunanların da;  şükürden öte kaygıları ne olabilir ki…

Nevrûz-u Sultani’nin Kur’an’a iki yönlü; muhteşem ve mucizevî saltanatına, mevsim olarak mihmandarlık edeceğini işiten insanların heyecan ve merak içinde bu büyük seyri bekleştiklerini de biliyoruz. Yerküremizin şimalinde bulunan coğrafyalar bunu hakkalyakîan yaşarlarken; Güney Amerika, Sahara altı Afrika ve Avustralya gibi kıtalar ise aynelyakin göreceklerdir, bu muhteşem merasimi…   İsrafil (a.s.)ın suruyla yeniden dirilen toprak ve havadaki hayatlar, Kâinat Kur’an’ını cismani üsluplarla seyircilerine okurlarken; onun bin dört yüz küsur senedir devam eden lafızlarının yüz milyonlarca davudi hançerelerden dökülüşü de inançlı insanların üslubu ile gösteriye katılacak…

Nevrûz-u Sultanî’de; inişine şahit olduğumuz sofraların güzelliği, bereketi, çeşitliği ve bolluğu ne kadar hüşyâr gönülleri mutlu ediyorsa; Ramazan-ı Şerif ile açılan ilim, güzel ahlâk ve fazilet sofraları da insanların ruhunu doyuracak niteliktedirler. İnsanın kalp, vicdan, ruh, hayal ve daha yüzlerce önemli duygularının yanı sıra; acziyetimizin tezahürü olan yeme-içme ile alakalı sofralar da açılacak, bu mevsimde. Bütün gün aç kalmış şahlar ve gedalar aynı sofraya diz çöküp aynı lezzeti alacaklar, inşaallah.

Bu ikili merasiminin en geniş, en muhteşem ve tatminkâr sofrasının TEFEKKÜR sofrası olacağını bilenler, şimdiden Nevruz-u Sultani’de okunacak “DİRİLİŞ DESTANINI” ellerine aldılar. Seyrin merasiminde yanlışa düşmemek üzere okumaya başladılar. Kur’an’ın binlerce ayetlerinden süzülerek yazılmış HAŞİR DESTANINI dikkatlice okuyanlar, Nevrûz-u Sultanî’nin hikâyelerini de bu Kur’an tefsirinden öğrenmeye başlıyorlar.

Bir yönüyle vuslat, bir başka cihetiyle rıhlettir, bu zamanlar… Efendiler efendisinin dünya üzerinde yaşadığı zaman kadar önceydi… Yine takvim yaprakları yirmi üç martı gösteriyordu… Mahlûkat vuslata koşarken, talebelerine veda edenSeyda’nınrıhleti, sevenlerine garip bir hüzün vermişti.  Ve bu tarihten sonra SEYDA’ya gönül veren kahramanlar da bu tarihi takiben ebedi âleme uçacaklardı.

Bu vesile ile rıhlete koşanlara rahmet dilerken; zaman ve zeminimize Ramazan-ı Şerifi misafir eden Nevrûz-u Sultanînin seksen ömrü kazandıracak merasimini de sizlerle kutluyoruz. Ne mutlu bizlere…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*