Ortadoğu’nun kaderi

Peygamber Efendimiz (asm) veda haccında, Arafat’ta toplanan sahabelerine son nasihatlarını yapmaktadır. İnsanlığa ibret dolu nasihatler etmektedir. Kıyamete kadar Müslümanlara ve insanlığa ışık tutacak veda hutbesini beyan buyurmaktadır. Her cümlesi çok kıymetli olmakla birlikte bir cümlesi ise adeta günümüze ışık tutmaktadır. “Ey müminler, gerçekten şeytan, sizin şu topraklarınızda kendisine kulluk edilmesinden ümidini ebediyen kesmiş bulunuyor. Fakat o, önemsiz saydığınız iş ve davranışlarınızda kendisine uyulmasından memnun olacaktır. Dininizi ondan koruyunuz!”[1] İman ve ibadet noktasında bir sıkıntı olmayacağı açık bir şekilde beyan edilmekte. Bu noktada bir sıkıntı yaşanmayacak. Bu husus, Kur’an’ın da teyidi altındadır. “…Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun….”[2]

Asıl birlik gönül birliğidir, sayı kalabalığı değildir

Cümlenin devamında ise bir hususa dikkat çekilmekte, bir sıkıntı olursa onun bu yoldan geleceğine, bu hususta dikkatli olunması gerektiği ifade edilmektedir. O da şudur: İnsanların önemsiz saydığı ‘iş ve davranışlar’. Sıkıntı olacaksa buradan doğacaktır. Yani sıkıntılar temel meselelerden doğmayacak, düşman önemsiz gibi görülen insani ilişkilerden dolayı fitne ateşini yakacaktır.

İnsanlar arasında önemsiz sayılan iş ve davranışları, başka bir hadis-i şeriflerinde biraz daha tafsilatlı şekilde beyan buyurmaktadır. Câbir (r.a)’tan rivayet edilmiştir: “Resulullah’ı (asm), “Şeytan, müminlerin, Arap yarımadasında kendisine kulluk etmelerinden ümidini iyice kesmiştir. Fakat onların aralarını açmaya ve birbirlerini düşürmeye çalışacaktır” buyururken işittim”[3] İslam dünyasının bugün en büyük problemi, aralarının açılması ve birbirine düşmeleri değil midir?

Arafat’ta yüz binlerin gönlünü bir ve beraber kılan, ayette geçen ‘benden korkun’ cümlesinde gizlidir. Çünkü Allah’tan korkan, sadece ona kulluk eden, sadece ondan yardım isteyen hakiki bir kul olur ve başka hiç kimseden korkmaz. Allah’ın emrini bizzat nefsinde yaşar. Allah’ın ipine sımsıkı sarılın emrini yerine getirir. Bunun sonucu ise birlik ve beraberliktir.

O gün birlik ve beraberliğin timsali olan Arafat, bugün vücutları orada toplandığı halde kalpleri bir ve beraber etmeyen insan kalabalıkları haline dönmüşse, İslam dünyası acınacak halde demektir. Bedenler Arafat’ta ama gönüller başka alemlerde. Allah’ın ipine sarılmak yerine menfaatin, ticaretin, şöhretin ipine tutunmalar, ‘toplu vuran yürekler’ yerine ayrılığa düşmüş yürekler ve vicdanlar düşmanın buralara girip ihtilaf çıkarmasına fırsat vermektedir.

İsrail Ortadoğu’da Truva atıdır

Ortadoğu’da, Arap yarımadasında şeytanın Truva atı görevini İsrail devleti üstlenmektedir. Kendi devleti içinde bile insaniyeti ölmemiş olanlar, İsrail’in yaptıklarını kabul etmemekte, karşı çıkmaktadır. Arap yarımadasından Yahudi ve Hristiyanların çıkarılmasının Peygamberimiz tarafından istenmesi ne kadar önemli bir tespittir. İşte şimdi bunun ne manaya geldiğini görmekteyiz.

Vefatından az önce, Üsame b. Zeyd (r.a.) komutasındaki orduyu Şam tarafına göndermek üzere görevlendirirken Filistin’den geçmesini, Belka ve Darüm denen yerleri atlarına çiğnetmesini emretmesi de ümmeti hakkında taşıdığı endişeyi ifade etmektedir. Bu topraklar babasının şehit edildiği topraklar. Peygamber Efendimiz (asm) bir beldeye isim vererek dikkat çekiyorsa ona çok dikkat etmek lazım. Orası dünyanın ömrü içinde bir gün çok önemli hale gelecektir. İşte bu topraklar bugün Ürdün sınırında ancak İsrail sınırına çok yakın yerdedir. Burada İslam’ın Allah korkusunun hakim kılınmasının istenmesi önem arz etmekte, bir gün bu açık şekilde hissedilecek demektir. Bugün olduğu gibi.

Ortadoğu’nun kaderi İsaril truva atı

Dünyanın sonuna doğru bu topraklar şeytanın Truva atları ile dolacak, fitnenin merkezi haline gelecektir. Hadis-i şeriflerde buna dikkat çekilmektedir.

“Sizler Yahudilerle muhakkak savaşacaksınız! Harp o kadar şiddetli olacaktır ki, hatta taş: ‘Ey Müslüman! Şu arkamdaki bir Yahudidir! Gel de onu öldür!’ diyecektir.”[4]

“Yahudiler sizinle savaşacaktır! Fakat neticede siz onlara musallat kılınacaksınız! Öldürme o kadar şiddetli olacak ki, bir kaya parçası: ‘Ey Müslüman! Şu arkamda duran kişi bir Yahudi’dir. Onu öldür!’ diye haber verecektir.”[5]

“Müslümanlarla Yahudiler harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (galip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”[6]

“Onlar toplu olarak sizinle savaşmazlar, ancak müstahkem şehirlerde yahut surların ardında sizinle savaşmak isterler. Kendi aralarındaki çekişmeleri oldukça çetindir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalpleri dağınıktır. Öyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.”[7]

Ayette geçen ifadeler çok dikkat çekicidir. Bu bir cephe savaşı olmayacak. Yani iki ordu karşı karşıya gelip savaşmayacak. “Müstahkem şehirlerde” ifadesi çok şey ifade eder. Korunaklı şehirlerden tut, onların koruyan çok büyük şehirlere kadar geniş bir mana yelpazesini içinde barındırmaktadır.

“Surların ardında” savaşmaları ise savaşın sadece o beldede iki grup arasında cereyan etmeyeceğini, dünyanın müstahkem mevkilerinde cereyan edeceğini, hamilerinin müstahkem mevkilerde olduğunu beyan buyurmaktadır.

Çözüm, Müslümanların birlik ve beraberlikleridir. Allah’tan korkmaları ve onun emrine dönmeleridir.

Bundan yıllar önce gazetecilerin, İsrail Devleti’nin o günkü başbakanı Şimon Perez’e “Kuran-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.” diye hatırlattıklarında, Perez şu cevabı vermişti: “Kuran’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.”[8]

Dipnotlar

[1] İbn Hişam, Sire, 4/251
[2] Maide, 5/3
[3] Buhârî, İlm 4, Edeb 79; Tirmizî, Emsal 4, 2867
[4] Müslim, Fiten, 80
[5] Müslim, Fiten, 81
[6] Müslim, Fiten, 82
[7] Haşr, 59/14
[8] Tercüman Gazetesi, Ergun Göze, 1986

EuroNurTV:Yahudi milleti ifrat ettikleri için, zillete müstehak olmuşlar

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*