Şan-şöhret-servet bumerangı

İnsanın elinde daimî olarak durmayan, duramayan şeylere bağlılık boşunadır, nâfiledir, beyhudedir. Neticesi yüktür, ağırlıktır, dolayısıyla pişmanlıktır.

Peki, nedir bunlar?

Mühim bir kısmı şunlardır: Şahsî olan şân-şöhret, tarafgir siyaset, hırslı ticaret, ideolojik cemiyet (örgüt), kaliteden yoksun kemiyet…

Bunların hepsi de hakikatte çürüyen, dağılan, kırılan, tükenen, iflâs eden, yahut maksadının tam aksi istikametinde kullanılabilen geçici, muvakkat, fâni olan şeylerdir.

Tam yerinde, yani değerler sıralaması içindeki yerinde kullanıldığında, bunların faydalı olduğunu elbette peşinen söylemek, yani hakkı teslim etmek gerekir. Ne var ki, bunlardan herhangi biri liste başı yapıldığında, yani değerler silsilesinin tepe noktasına yerleştirildiğinde, bunun faydadan çok zarar getirdiği ve getireceği hususu, hem mümkün, hem de vakidir. Zaten, bir şey vaki ise, onun tekrarı da mümkün demektir.

*

Meselâ, bir yakıcı ateş olan şahısperestlik, yahut liderperestlik denilen şey, günümüzde ne yazık ki tam fanatizme, bağnazlığa, dahası salgın bir hastalığa dönüşmüş durumda.

Şahsa bağlı olan kimselerin zihin ve muhakeme melekesi, belli bir noktadan sonra duruyor, bir türlü ileriye gidemiyor. Çünkü, tepe noktasına birilerini yerleştirmiş olduğu için, onu aşma imkânını bulamıyor. Hatta, onu aşmayı neredeyse büyük günâh sayıyor, yahut affedilmez bir edepsizlik olarak görüyor.

Bu durum, aynı zamanda kişiyi bağlı olduğu liderinin fikrini sorgulamaktan ve sözünü mihenge vurmaktan da büsbütün mahrum bırakıyor.

Bağımlılık derecesindeki bu ilkel vaziyet ise, maalesef insanları düşünce tembelliğine sevk ediyor. Düşünce tembelliğinin ötesinde, şahsa bağlı durumdaki insanları “toptan yanılma, toptan kırılma, toptan demoralize etme” gibi kitlevî hasarlara da uğratıyor.

*

Nihayet, şu şahsa bağlılık vaziyeti, dahilî ve haricî dalâlet cereyanlarının da perde gerisinden rahatlıkla kullanabildiği meş’um bir mekanizmaya dönüşüveriyor. Onlar, bu mekanizma sayesinde kitlelerin zevkini, şevkini, ümidini, moralini, heyecanını bir noktada ve kontrol altında olacak şekilde toplamaya çalışıyorlar; sonra da, o noktayı bir güzel kırıp tarûmar ediyorlar. Böylelikle, ortalık harabeye dönüşüveriyor.

Evet, o ehl-i dalâlet, kişilerle tek tek ilgilenip onları demoralize etmek yerine, toptancı taktikle hareket etmeyi çok daha avantajlı görüyor. Onların eline bu avantajı vermemek ve bize karşı toptan imha silâhını kullandırmamak için, şahısperestlik-liderperestlik gibi, kırılacak diğer fâniyâta karşı da mesafeli durmak lâzım. Tâ ki, vaki olacak, hatta mukkaderat olarak görülen hasarlardan kurtulabilelim.

*

Şahısperestlik manasındaki şahsiyetçilik, bu zamanda nasıl ki ciddi tehlikelere maruzdur; aynı şekilde siyasî tarafgirlik, ticarî heveskârlık, makamperestlik, kemiyete ehemmiyet ve şan-şöhret gibi riyâkârlık da içinde ciddî mânada riskleri, tehlikeleri barındırıyor.

Bunlara karşı da, müteyakkız ve müstağni olmak icap ediyor. Yoksa, bunun tam aksi istikametinde giderek “Aman bizim taraftarlarımız çok olsun. Bizi alkışlayanların, bizi destekleyenlerin, bize para yardımında bulunanların sayısı ziyade olsun” şeklinde özetlenebilecek bir yol takip etmenin sonu, bu zamanda gün gelir yük olur, sıklet olur, azap olur; bazen hicrân ve bazen de hüsran olur.

Onun için, fani şahsiyetlere, geçici kâzip şöhretlere, iflasa mahkûm servetlere, bir gün harabeye dönecek köşk û saraylara bel bağlamamak ve bunları değerler sıralamasında liste başına taşımamak gerekiyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*