Bir çorbanın hatırası

“Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır “ diye dilimizden düşmeyen bir atasözümü vardır. Çorbada ona benzer hatıralar taşır dünyamızda. Anadolu bu anlamda tam bir misafirperverlik örneklerini yıllarca taşımaktadır.Bu durum, dinden ve örften gelen güzel bir haslettir.

Çok gezen bir kardeşiniz olarak buna çok şahit olmuşumdur. Kazara bazı aç kaldığımız zamanları da hatırlarım.

Düzce temsilcimiz, canım kadar sevdiğim Necdet Pehlivan Çorumdan evli olduğu için yıllarca Çorum’a gelir gider. Bir aile gibi aramızda bir yakınlık ve sıcaklık vardır. Geldiği zaman çevre il ve ilçelerimize beraber giderdik.

Yine bir yolculukta yıllar öncesinden Merhum Şaban Döğen Kardeşimin ilçesi olan Kargı’ya doğru yola çıktık. Yol eski stablize bir yol. Karıgı’ya ikindi vaktinde ulaştığımız için yemek vakti değil. Bir de o zamanlar özel vasıtamız yok durumumuz maddi yönden hiç iyi değil. Her uğradığımız esnaf ısrar ile çay veya meşrubat ikram etmek istiyor. Bizim de karnımız zil çalıyor. Hele Necdet kardeşim zayıf olduğu için kıvranıyor.

Lokantaya gitsek, içkisiz lokanta da yok. Birde küçük yer, yabancı olduğumuz belli “bak Nurcular misafirlerini lokantada doyuruyor” diyecekler diye lokantaya da gidemiyoruz.

Akşam oldu, ama biraz zor olmuştu. Hayatımızda böyle bir çok olaylar yaşamışızdır.

Ordu Kumru ilçesinden Fethi Dik kardeşim, Nevzat Karaağaç ile beraber 1974 yılında Çorum Öğretmen okulunda yatılı okuyorlardı. Bir vesile ile dershaneye geldiler. Ben de o zaman vakıf olarak hizmet ediyorum. Durumumuz çok fakir ve garibandı. Geldiklerinde onlara en çabuk ve taze olarak tarhana çorbası yapardık. Fakat bu tarhana çorbası öyle bildiğiniz tarhanadan değildi. Kastamonu Tosya ilçesinde yapılan katı sıvı bir tarhana idi. Çömlekte muhafaza edilirdi.

Merhum Baba Sadık Ağabeyin annesi bir çömleğini bize, bir çömleğini de İstanbul Kirazlı Mescid dersanesine gönderir, bize uzun zaman yeter zevkle içerdik. Fethi kardeşimle bu çorbada yapar içerdik. Meğer onlar bu çorbadan içmek için sık sık gelirlermiş. “Hadi Raşit Ağabeyin çorbasından içelim” diyerek okuldaki üç çeşit yemeğe bizim çorbayı tercih ederlermiş. Bunu yıllar sonra Değerli kardeşim İslâm Yaşar’a anlatmışlar. “Raşit Ağabey bizim bir çorba ile Risale-i Nurları tanımamıza vesile oldu” diye.

İste, vesilenin mahiyeti bu kadar önemlidir. Hakikaten baba Sadık ağabeyin merhum annesinin yapmış olduğu tarhana çok lezzetli ve bereketli idi. Bir yemek kaşığında bir kazan çorba olurdu. Hâlâ yapılır mı Tosya’da bilemiyorum?

Sonra Fethi kardeşim, hem kendi kardeş ve akrabalarına Nurları tanıtmağa vesile olmuştur.

Merhum Zübeyir ağabey dershanede en azından bir çorba bulunmasını istermiş Kirazlı Mescid Dershanesinde…

Ve demiş: “Kardeşim en azından bir çorbamız olsun, çorbayı içtikten sonra kardeşimiz eve gitmekten vazgeçer derse de kalır. Eve gitse bu defa gaflet basar derse gelmekten vaz geçebilir.” Bu bakımdan dershane yemekleri ve çorbaları bu açıdan çok önemli lezzetli ve bereketlidir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*