Üstad Bediüzzaman’ı rehber ittihaz eden bir hadim onun, “Bu hizmet-i Kur’aniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek” emrine riayet ederek, aynı davaya gönül veren hiçbir kardeşini tenkit etmeye tevessül etmez.
Bilhassa gıybet hükmünde olan ve ehl-i dalâletin işine yarayacak şekilde, kardeşinin hatalarını ve kusurlarını ortaya dökmekten şiddetle kaçınır.
Bediüzzaman’dan dersini alan hiçbir şakirt, kendisiyle birlikte ifa-i hizmette bulunan arkadaşına karşı bir nevi kibri ve gururu hatıra getiren pederane ve mürşidâne sözlerden şiddetle kaçınır. Maddi-manevi makamı ve mertebesi ne olursa olsun, aynı ulvi davaya baş koyan arkadaşlarına karşı tevazu ve mahviyet ile muamelede bulunur.
Hakiki ve samimi hâdimler, ihlâs ve uhuvvet düsturlarının zedelenmemesi için, azami titizliğin ve hassasiyetin gösterilmesine itina gösterirler. Üstad’ın ifadesiyle, yılandan ve akrepten çekindikleri gibi, oradaki düsturların zedelenmemesine dikkat eder her bir hâdim.
Cemaatin birlik-beraberliğini dert edinen her bir fedakâr, sebatkâr hâdim, tesanüdün, birlik beraberliğin yolunun ancak meşveret-i şer’iye ile mümkün olduğunu idrak eder. Bunun için her bir şakirt, meşveretçe alınan kararlara uyar ve sahiplenir.
Kendilerince doğru gördükleri fikirleri ve düşünceleri bir kenara koyarlar, “yanlış” diye zannetseler de, ortak akıldan çıkan meşveret kararlarına riayet ederler. Sosyal medya zeminlerinde meşveret kararlarını tartışma konusu yapmanın art niyetli olanların işine yarayacağının idrakiyle, hiçbir hakiki hâdim, Kur’an hizmetine zarar verecek bu gibi zararlı faaliyete tevessül edemez.
Üstad Bediüzzaman’ı rehber olarak kabul eden her şakirt onun Risale-i Nur parçaları hakkında söylediği, “Her birinin kendi makamında bir riyaseti var.” ve “Risale-i Nur’un her bir kitabı bir Said’dir” şeklindeki ifadeleri istikametinde, hiçbir ayrım yapmadan, onun yüz otuz parçadan mürekkep olan bütün eserlerini okuyarak anlamaya ve oradaki hak ve hakikatlerle, ölçülerle ve prensiplerle amel etmeye çalışırlar.
Her bir hakiki şakirt, Üstad’ın tavsiyelerini dikkate alarak, fiilî siyasetten uzak durmakla beraber, siyasetçilerden ders alıp, onların güdümüne girmekten şiddetle kaçınır. Tam tersine, onları yönlendirmekle, onların dine yardımcı olmakla vazifeli olduklarını hatırlatma bilinci ile hareket ederler.
Her bir hakiki hâdim, Üstad’ın: “…Kur’an ve vatan ve İslamiyet namına” diye dua ederek başa gelmeleri için nokta-ı istinat olarak açıktan destek verdiği demokrat siyasi kadrolara destek olurlar, taraftar olurlar.
Üstad Bediüzzaman’dan ders alan her bir şakirt; necatı, fereci ve fütuhatı siyasilerden beklemez. Bir elinde siyaset topuzunu, diğer elinde Kur’an’ı tutan siyasilerin dine hizmet etmeleri bir tarafa, dinin kutsal değerlerini siyasetlerine alet edeceklerini dikkate alarak, bu gibi siyasi kadrolara asla taraftar olmaz.
Benzer konuda makaleler:
- Nur Talebelerinin siyasetle imtihanı
- Risale-i Nur’un içtimaî meselelerini yorum yetkisi kimin?
- Bediüzzaman’ın siyasi prensiplerine sırt çevirmenin cezası
- Cemaatler asli vazifelerine dönmeli
- Hatalardan nedamet etmedikçe
- Tenkit etme marazı
- Dinî cemaatlerin vazife ve sorumlulukları
- Yeni Asya’nın yeri
- Nur Talebeleri ve siyaset mesleği
- Demokratlar, Nurcular ve 6’lı masa
İlk yorum yapan olun