Can Paker ve Said Nursî

Âkiller heyeti Güneydoğu grubunun başkanlığına getirilen ve yakın zamana kadar “Soros’un Türkiye ayağı” gözüyle bakılan Can Paker, para sihirbazıyla yolunu nasıl ayırdığını da anlattığı kitabı vesilesiyle son dönemde epeyce gündeme geldi. Kitabında Nurculardan da bahsetmesi hayli dikkat çekti ve kendisiyle yapılan mülâkatlarda bu konu da soruldu.

Zaman-Pazar’da Bünyamin Köseli’nin suali:

“Eskişehir yıllarınızda daha çocuk yaştayken Risale-i Nur okuyanların mahkemelerde sürünmesine tanıklık ediyorsunuz. Bu tanıklık, zihninizde, ‘Türkiye’de adaletin olmadığını ilk kez o gün hissettim’ şeklinde bir şimşek çaktırıyor. Bir çocuk için iddialı bir yorum değil mi bu?” (28.7.13)

Paker bu suale şu cevabı veriyor:

“Herkes mahkemeye götürülen elleri kelepçeli Nurcuları yuhalıyordu. Ben de merak ettim. ‘Kim bunlar?’ diye sordum. ‘Nurcular’ dediler. ‘Ne yaptı bunlar?’ dedim. ‘Çok kötüler’ cümlesinden başka birşey söylemediler. Biraz araştırıp Risale-i Nur okuyunca gerçekte kötü olmadıklarını anladım ve ‘Burada bir adaletsizlik var’ dedim.”

Ardından Sabah-Pazar’da da Necla Bayraktar’a konuşan Paker, “Dindar değilsiniz, ama dindarı anlayan bir noktada duruyorsunuz, koruyorsunuz” yorumuna karşılığı veriyor (4.8.13):

“Korumak değil, haksızlığa karşıyım. Dindarlara yapılanların haksızlık olduğunu düşünüyorum. Kürtlere yapılanın da haksızlık olduğunu düşünüyorum. 11 yaşımdayken Said Nursî’nin risalelerini okudum ve ‘Burada kötülük yok, neden suçluyorlar?’ dedim. Adalet duygusunu ilk fark etmem öyle oldu. Benim Marksist, liberal olmam hep o adalet duygusundan geliyor.”

Paker acaba niye birden bire peş peşe Said Nursî ve Nurculara vurgu yapma ihtiyacı duydu? Âkil sıfatıyla bölgede yaptığı temas ve görüşmelerde Said Nursî’nin ve Nurcuların ne kadar etkin olduğunu görmesinin de bunda bir etkisi var mı?

Bilemiyoruz. Ama sebebi olursa olsun, hayra alâmet sayıyoruz. Ve diliyoruz ki, işi seneler önce çocukken Nurculara yapıldığına şahit olduğu haksızlıkları eleştirmek düzeyinde bırakmayıp, o zaman için “Okudum, bir kötülük görmedim” dediği risaleleri yeniden dikkatle incelesin.
***
Reklamcı Serdar Erener, Gezi olaylarında oynadığı iddia edilen role dair değerlendirmelerinin ağır bastığı röportajının bir yerinde şunları söylemiş (Esen Y. Evran, Habertürk, 5.7.13):

“Sahur sabahları babaannemden, köylerinden zorla toplanmış Kur’an’ların hikâyesini dinleyerek büyüdüm. Üniversitede Şerif Mardin’den Cumhuriyetin milletin manevî dünyasını yok sayarken yerine nasıl birşey koyamadığını öğrendim. Said Nursî’nin Allah’ın hikmeti olarak tarif ettiği tabiatla Darwin’in işleyişini açıkladığı tabiatın çelişmediği fikrine vardım.”

Erener tevhidi esas alan Said Nursî ile inkârcı Darwin’in tabiat yorumları arasında nasıl bir paralellik kurdu, anlayamadık; ama genel olarak bu söyledikleri bize son derece ilginç geldi.

Onun için, hem okuyucularımızla paylaşma, hem de burada kayda geçirme ihtiyacı duyduk.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*