Dindar kimlikli siyaset ve Kemalizm

Dindar kimlikli siyaset; parti kurup dindar kimlikle devletin idaresine talip olan ve dinî değerleri siyasette kullanan güçlerin siyasetidir. Halbuki devlet idaresi bir sanattır. Sanatta dindarlık değil maharet/beceri asıldır.

Kemalizm ise; İçinde demokrasi, insan hak ve hürriyetleri, adalet, halkın iradesini yansıtan bir meclis olmayan, tek kişinin görüşlerini Anayasa, kanunlar ve polis zoruyla topluma zoraki dayatan, dine ve manevî değerlere kapalı bir ideolojidir.

1923 –1950 arası süreçte ülkemiz bu ideoloji ile katı bir şekilde yönetilmiş, savaşa girmediği halde ilim, fen, sanayi ve medeniyette geri kalmış, halk hak ve hürriyetlerinden mahrum edilerek fakirlik ve sefalet içinde zor bir hayat yaşamıştır.

Hakikî ve ihlâslı dindarların Kemalizm ile barışık ve Kemalistlerle işbirliği yapmaları mümkün değildir. Çünkü bu ideoloji ve onun müteassıp savunucuları, dinsizlik manasında Jakoben bir laikliği kabul eden, İslâm’a tamamen karşı olup dinin ve manevî değerlerin sosyal hayattan çıkarılmasını savunan kimselerdir.

Ne var ki halihazırda iktidarda olan dindar kimlikli siyasiler, Kemalizm ile herhangi bir ihtilâflarını olmadığını, bilâkis kendilerinin M. Kemal’in ilkelerini toplumun ortak paydası yapmaya çalıştıklarını, M. Kemal hayatta olsaydı, kendi partilerine destek vereceğini iddia etmektedirler. Hatta bu siyasetin günümüzdeki lideri, geçmişteki bir demecinde kendisinin birisine benzetilmek istenirse Atatürk’e benzetilmesini istemiştir.

Bu siyasîler, geçmişte darbeciler tarafından Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmenliklerle tahkim edilen Kemalizm ile devlet sisteminin işlemesinden pek rahatsız değillerdir. Onlar sanki Kemalistlerle, “Bizim iktidarımıza ses çıkarmayın. Biz de devlet sisteminin ideolojinizle işlemesine razıyız” tarzında, aralarında örtülü bir mutabakatın varlığı hissedilmektedir. Çünkü Kemalistlerin en haz etmedikleri kimseler samimî dindarlardır. Onların önemli bir kısmı şimdiki yönetime açık veya zımnî olarak destek vermektedirler.

Bu siyasîlerin diğer bir özelliği; günümüzde iktidara gelmeleri durumunda demokrasiyi uygulamak suretiyle Kemalizm’i sonlandıracak olan Ahrar/Demokrat güçlerin toparlanarak ayağa kalkmalarına, tehdit ve şantajlarla mani olmalarıdır. Çünkü hakikî bir demokrasinin tatbik edilmesi durumunda halk onlara iltifat etmeyeceklerini bilmektedirler.

Öyle görünüyor ki, 19 yıldır Kemalizm ile barışık bir şekilde iktidarlarını sürdüren bu siyasîler, ülkemizde kalkınma ve ilerlemenin sebebi olan demokrasinin yolunu tıkayan bu ideolojinin ayakta kalıp devamına vasıta olmaktadırlar.

Onlar iktidarda kaldıkları sürece, devlet sistemi bu ideoloji ile işleyeceği anlaşılmaktadır. Bu durum devam ettiği takdirde ülkemize demokrasinin gelmesi gecikecek, devlet ve millet maddî–manevî alanda geri kalacak, toplumumuzda kaos, gerilim ve çatışmanın sonu gelmeyecektir.

Zira ideoloji ve istibdatla yönetilen bir ülkenin ilim, fen ve sanayide kalkınıp ilerlediği, toplumunun huzur ve refah seviyesini yükselttiği görülmemiştir. Aksine böylesi ülkeler dünyanın medeniyet ve refah standardında en aşağı sıralarda yer alan, halkları fakir ve yoksulluk içinde zor bir hayat yaşayan üçüncü dünyanın sıradan devletleridir.

Son söz: Kemalizm ile barışık hâkim dindar kimlikli siyasetlerle ülkemizin ileri değil geri gittiği sabit olmuştur. Başarısızlığı defalarca sabit olan bu siyasî anlayışı desteklemeye devam etmek ve iktidarda tutmak kâr-ı akıl değildir.

Çare: Toplum çoğunluğun demokrasi ortak paydasında birleşip güçlü bir platform teşkil ederek ideolojik, antidemokratik siyasetlere karşı ortak demokrasi mücadelesi vermesidir. Böyle bir mücadelenin iyi bir netice vereceği ve hakikî demokrat güçleri iktidara taşıyacağı kuvvetle muhtemeldir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*