Diyanet ve Kemalizm

altRahmetli Demirel’in güzel bir sözü vardı:

Camiye, kışlaya, okula siyaset girmesin diye…

Yılların tecrübesi ve demokrat bir siyasi kimlikle söylenmişti bu söz.

Aynı zamanda toplumsal barış için de yerinde bir tespit.

Çünkü okul, kışla ve cami tüm millete ait değerler.

Hangi siyasi görüşe ait olursa olsun, bu kurumlarda tüm millet görev alıyor ve hizmetler tüm ülke fertlerine veriliyor.

Ayrım yapmak mümkün değil.

Bu kurumları siyasete alet ederek belli bir parti emrine vermek çok yanlış.

Bu durum hem bu kurumları yıpratır…

Hem de toplumda huzursuzluk meydana getirir.

Yakın siyasi tarih içinde, demokrat hükumetler bu kurumları siyasete alet etmekten kaçınmışlar.

Camiye, kışlaya, okula siyaset sokmayarak adil davranmaya çalışmışlar.

Ancak, ihtilal dönemlerinde bu kurumlar yıpranmış.

İktidarı ele geçiren müstebitler hem okula, hem camiye nüfuz etmeye çalışmışlar.

Hatırlayınız!..

İhtilal dönemlerinde ve 28 Şubat sürecinde hutbelerden Kemalizmin nasıl övüldüğünü…

Peki bu gün durum ne?

Milletin ortak değerleri olan bu kurumlar siyaset dışında tutulabiliyor mu?

Cami, okul ve kışla siyasi etkiden ne kadar uzak?

Bu ve benzeri sorulara bu gün için olumlu bir cevap vermek çok zor.

Çünkü,

gelinen bu noktada milletin ortak değerleri olan bu kurumlar öylesine siyasetin içine dalmış…

Öylesine siyasete alet ediliyor ki…

İhtilal ve baskı dönemlerini fersah fersah geçen bir uygulama var.

Eğitim camiasının içi yürekler acısı.

Milli eğitim siyasetin tam göbeğinde.

Her şey siyasete alet ediliyor, bilhassa imam hatip liseleri üzerinden…

Üniversiteler ise tam bir siyasi kurum haline geldiler.

Yönetici kadrolar adeta mevcut siyasi iktidarın “bilimsel il başkanları” hükmünde.

Akademik ve idari kadro atamalarında tarafgirlik öne çıkıyor.

Yöneticiler hep yandaşlardan atanıyor.

Rektörler sadece siyasi kaygı ile atanınca durum da böyle oluyor.

Ordu derseniz yine yürekler acısı.

15 Temmuz bahane edilerek kışla bir siyasi kurum haline dönüştürüldü.

Liyakat, beceri, harp sanatlarındaki maharet, kahramanlık yerine siyasi tarafgirlik ön plana çıktı.

Ordu çok ciddi bir şekilde yıprandı.

Peki…

Okul ve kışla böyle de.

Diyanet ne durumda dersiniz?

Siyasetten en uzak noktada olması gereken, tüm hedef ve maksadı insanlara iman ve ahlak tebliğ etmek olan diyanet ne durumda?

Ne yazık ki bu soruya da olumlu cevap vermek mümkün değil.

Çünkü bu gün diyanet kurumu şimdiye dek hiç olmadığı kadar siyaset çukuruna gömülmüş durumda.

Din ve diyanetin siyasete bu kadar alet edildiği bir zaman görülmedi desek, yeridir.

Bunun sebebi de dindar görünümlü siyasilerin iş başında olması.

Ve bu siyasilerin dini siyasete alet etmek için en başta diyanet kurumunu devreye sokmaları.

Öyle ki günlük siyasi meseleler bile hutbelerden okunmaya başladı.

Hatta siyasilerden önce cumalarda duyduğumuz günlük siyasi konular oluyor.

Bilhassa 15 Temmuz hadisesi diyanettin mayasını bozdu.

Akıl almaz ithamlarla cami cemaati arasında sıkıntı çıkarıldı.

Öyle zamanlar oldu ki siyasilerden bile ağır ifadelerle hutbeler okutuldu.

Fazla söze hacet yok.

Cemiyet diyanetin ne kadar siyasete alet edildiğini çok açık görüyor.

Bu çok acı bir durum.

Üstelik bu durumdan hem siyaset, hem de diyanet çok büyük zarar görüyor.

Hatta bu durum doğrudan dine de zarar veriyor.

İşte son zamanlarda yaşanan bir mesele.

30 Ağustos nedeni ile yine camilerde hutbe okutuldu.

Hiç de gereği yok iken.

Bir anda kemalist çevre büyük tepki gösterdi bu hutbeye.

Niçin mi?

Hutbede M. Kemal adı geçmedi diye.

Genellikle sol kemalist grup çok ileri gitti.

Hatta sağ kemalistler de tepki gösterdi.

Diyanet ise tüm bu tepkilere sessiz kalmaz zorunda kaldı.

Çünkü hem yaptığı yanlış, hem de verecek cevabı yok.

Siz dini, diyaneti, camiyi, hutbeyi bu kadar siyasete alet ederseniz olacağı budur.

Hutbede iman ve İslam’ı anlatmak yerine, çeşitli tevillerle günlük siyasi meselelere girerseniz böyle ithamlara maruz kalırsınız.

Diyanetin ne işi var milli gün ve bayramlarla, anlamıyoruz.

Zaten devlet tüm siyasi kurumları ile kendine göre kutlama yapıyor.

İşini yapıyor.

Diyanet de işini yapmalı.

Cami kürsülerini sadece iman ve İslami tebliğ için kullanmalı.

Aksi durumda hem kendini hem de dini yıpratır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*