Hayal Gücü

Image
Bilindiği üzere her şey hayal ile başlar. Albert Einstein “Hayal gücü, bilgiden çok daha önemlidir” der. Hayal etmediğimiz, gerçekleşmesi için istek duymadığımız bir düşüncemizi fiiliyâta geçirmekte ne kadar başarılı olabiliriz ki? İmkânsız zannettiğimiz başarılar güçlü hayallere tutunarak büyür ve gerçekleşir.

Bir tohumun toprak altındaki hayali, başını yeryüzüne kaldırmak, çiçekler açarak Cenâb-ı Allah’ın rahmet eserlerini yeryüzünde sergilemektir. Lisân-ı hâliyle der: “Allah’ım, ben küçücük aciz, kupkuru bir tohumum. Eğer izin verirsen, en büyük hayalim, isteğim yeryüzünde sümbüllenip neşv-ü nemâ bulmaktır. Bu hayalimi gerçekleştir ki, ben de varlığımla Senin varlığının bir delili, bir dellâlı olayım.” Her şeyi yaratan ve her şey Onun elinde olan Yaratıcımız da nice sayısız tohumların, çekirdeklerin bu duâlarını işitir ve onların en büyük hayallerini gerçekleştirir.

Çekirdekler, tohumlar filizlenirken önlerine çetin kayalar, taşlar gibi engeller de çıksa, onların güçlü arzusu, hayali karşısında paramparça olup onlara yol verirler. Ve incecik bir filiz kayanın ortasından geçip, başını gökyüzüne bir zafer kazanmış edasıyla kaldırarak bir mucizeyi gerçekleştirir.

Tırtılların en büyük hayali ise güzeller güzeli bir kelebek olmaktır. Bir tırtıl nice hayallerle kozasını sabırla örerek uzun bir sürenin ardından rengârenk kanatlı bir kelebek olarak dışarı çıkar. Artık en büyük hayali gerçekleşmiştir. Dağ bayır dolaşarak görenleri hayrette bırakıp “Allah ne güzel yaratmış” dedirtir. Bir gün de yaşasa, o hayalini gerçekleştirmiştir ya, artık ölse de gam yemez.

Ve her canlının, her zerrenin üzerinden kalkamayacağı mucizevî işleri başarması onların büyük hayalleri karşısında duydukları heyecan ve umuttur. İstek ve arzudur.

Biz insanların da hayalleri vardır. En küçük isteklerden, hayal gücümüzün ulaşabileceği her konuda sınırsız hayaller kurarız. Ancak burada dikkat etmemiz gereken bir husus vardır ki, bize verilen bu duygu gereksiz kullanıldığında bunun adı “hayalperestlik” olur. Olur olmaz her şeyi hayal etmek, hem zaman, hem de düşünce israfâtına sebep olur. Aklı başında olan insan, faydasız ve olmayacak düşüncelere dikkatini ve zamanını sarfetmez. Hayaller, neticesinde muhakkak bir fayda getirecek nitelikte ve realist olmalıdır.

Vizyon ve misyon sahibi, himmet ve azim sahibi öyle insanlar vardır ki, onların hayalleri de büyüktür. Fatih’e henüz yirmi birinde İstanbul’u fethettiren güç, çocukluğundan beri İstanbul’u fethetmenin hayali ve planları değil midir?

Gerçekleştirdiği hayalleri ile sadece içinde bulunduğu asrı değil gelecek asırları da harekete geçiren zamanın mimarı Bediüzzaman Said Nursî de bir gün Tiflis’teki Şeyh San’an tepesinde etrafı seyredip din ve fen ilimlerinin bir arada okutulacağı medresenin hayalini kuruyordu. “Heyhat! Şaşarım senin ümidine” diyen Rus polisine “Ben de şaşarım senin aklına” diyerek Rusya’nın çökeceğini ve İslâmın inkişaf edeceğini, medresesinin yapılacağını söylüyordu.

Nur kahramanlarından Zübeyir Gündüzalp ise “Fikir, kendi başına kuvvet değildir. His ve heyecan onun muvaffak olabilmesi için muhtaç olduğu kuvvet menbâıdır. Fikrin mücadelede muvaffak olabilmesi için iki kuvvete ihtiyaç vardır. O da his ve heyecandır” der.

Öyleyse biz de fikirlerimizde başarılı olmak istiyorsak, gelin çok büyük ve çok güzel hayaller kuralım. Her güne başlarken yeni bir heyecanımız olsun. İleri görüşlü, vizyon ve misyon sahibi o kahramanların inanç, ümit, duâ, hayal, his ve heyecanları ile nasıl bugünlere geldiysek, bizim de başarılı olabilmemiz için heyecan dolu hayallere ihtiyacımız var.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*