Kazanırken kaybetmek

Bazen kaybederken kazanırsınız.

Bazen de kazanırken kaybedersiniz.

Tıpkı 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde olduğu gibi.

Zira;

Ak Parti ve Cumhur ittifakı bu seçimlerde kazanmış gibi gözükse de kaybeden taraf oldu sanki.

Aşırı manipülasyon ve sahtecilik…

Adaletsiz ve hukuksuz uygulamalar…

Devlet gücünün alabildiğince hoyratça kullanılması…

Seçim hileleri…

Sanal sandıklar ve sahte seçmenler…

Ve diğer tüm kara propagandalara rağmen bir başarı elde ettiler.

Bu görünen bir gerçek.

Fakat bu tam bir kaybedilen bir başarı oldu.

Çünkü;

Karşımızda fiziki ömrünü tamamlamış bir başkan ve fıtri ömrünün sonuna gelmiş ve alabildiğince suça bulaşmış bir siyasi yapı var.

Bu yapının böyle devam etmesi çok zor.

İşte o nedenle bu seçimlerde kazanılan başarı bir başarı değil.

Tam bir kayıp.

Buna bazıları”Pirus zaferi” diyor ya, bir ölçüde doğru bu tespit.

Yakarak, yıkarak, bozarak elde ettiğiniz başarı sizi toplu bir çöküşe doğru götürür.

Görünen o ki bu çöküşün de süresi çok uzun olmayacak.

Peki iktidar bu başarıyı nasıl elde etti?

Bu sorunun cevabında bir görünmez taraf var.

Bir de görünen taraf.

Görünmez taraf zamanla ortaya çıkacaktır.

Açık bir delil olmadığı için bu tarafı sonraya bırakalım.

Görünen tarafta ise iki önemli argüman öne çıkıyor.

1-Terör konusu

2- CHP meselesi

İktidar cephesinin bu zahiri başarısında bu iki argüman çok tesirli oldu.

Muhalefet kendisine yapılan terör suçlamalarını savunmak için çok fazla zaman harcadı.

Ekonomi ve geçim darlığı gibi milletin temel problemlerine doğru dürüst bir çözüm önerileri ortaya konamadı.

Söylemler hamaset sınırları içinde kaldı.

Fakat,

Her şeye rağmen bu terör ithamlarını millet büyük ölçüde aşmayı bildi.

Ancak CHP konusu öyle değil.

Muhafazakar kesimde bu problem bir türlü aşılamadı.

Öyle ki Erdoğan’a karşı olan bir çok seçmen ya sandığa gitmedi, ya da istemeye istemeye iktidar tarafında oy kullandı.

Millet ittifakı ise kaybederken iki önemli kazanım sağladı.

Birincisi tek adam zihniyetine karşı büyük bir direnç seti kurmak.

ikincisi ise CHP öncülüğündeki bir ittifakın başarılı olamayacağı gerçeği.

Önceden de söylemiştik:

İlhan Kesici gibi muhafazakar bir adayla çok kolay kazanılabilecek bir seçim, CHP’li bir adayla çok zora sokuldu diye.

Maalesef öyle de oldu.

Kılıçdaroğlu’nun nasıl da yanlış bir aday olduğu yaşanılarak öğrenildi.

Hani Üstad da “Halkçıları, millet ihtiyarı ile iktidara getirmeyecek” diyordu ya.

İlginçtir;

Bu sözün hakikati bir kez daha tecelli etti.

Umuyoruz ki artık bazı kardeşler CHP güzellemesinden ve ikide bir Hilmi Uran konusu gündeme getirme yanlışından dönerler.

İşte gördünüz:

14 Mayıs sonrası nasıl da CHP lideri birden ulusolcu, militarist, Kemalist ve koyu milliyetçi söylemlere geri döndü.

Siyaset bu, öyle fazla bel bağlamak doğru değil.

Artık Millet İttifakı da fiilen son buldu.

Yeni bir yol haritası lazım.

Belki yeni bir ittifak.

Merkez sağ eksenli “Demokrasi veya demokratlar ittifakı”gibi.

Şu unutulumasın:

Türkiye seçmeninin %70 gibi bir kitlesi artık merkezde ve sağ cephede yer alıyor.

Bu nedenle;

Merkez sağda yeni bir güç birliğine bu gün için dünden daha çok ihtiyaç duyuluyor.

Bakalım gelecek günler neler getirecek.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*