Son ağaç

Cehalet bütün kötülüklerin anasıdır.
Yerin göğün yüzkarasısıdır.

Bu cehalet var ya bu amansız düşman…

Bu çok kötü ne menem şey…

Heey, hey!

Ateşe verir âlemi.

Fukaralık cehaletin danası…

Kutuplaşma bunların babasıdır.

Yaz kızım:

Büyük karanlık alanda çıkan cehalet yangınının…

Yoksa şöyle miydi:

Büyük cehalet alanında çıkan…

Karman çorman yangınının…

Okumak…

İlim…

Dikkat…

Tahmin…

Tedbir…

Hazırlık…

Hakikat yetişene kadar… devam edeceğine…

Dur kızım:

Büyük hırslar, müsrifler, doymazlıklar, dünyayı ebedî sanmışlıkların hayal alanında çıkan…

Karanlık yangının…

Yargının…

Gece “güç” saatlere kadar…

Günlerce sürmesi…

Gücün…

Börtü böceğin defterini dürmesi…

Arslanların dumandan boğulduğu…

Nur’un karanlığın hizmetine sunulduğu…

Zamların hortladığı… [Durup dururken bu da nerden çıktı! Değil, değil; zamlar hortlaktan beter patladı ki havadan, karadan müdahale de yok; bütün yerleşim yerleri boşaltılacak gibi ve dahi böylesi kaç yüz yıldır görülmedi.]

Şerh düş kızım:

[Bu yangın şiirinde…

Zam mevzuunun neden mevzu bulduğu…

Bulanık suyun durultulmaya çalışıl/ma/dığı…]

Yaz kızım:

İçimiz çöle dönmüşse…

Ormanlar yanar.

Akarsular susar.

Denizler kurur.

Bu gurur bizde durdukça…

Sanat uyudukça…

Şiir sustukça…

Gölgeler çekilir üstümüzden.

*

KIYAMET AĞACI

Ormanlar yandığına göre…

Kıyamet yakın demek…

Dik o zaman elindeki ağacı.

Evdir, yoldur, köprüdür diye…

Dokunma bir tek ağaca bile!

Zaten zor nefes alıyor dünya.

Hemen başlatalım bu işi…

Betonlar bizi doyurmaz.

Bir çekirdek, bir fidan dikelim.

Paramız pulumuz var nasıl olsa.

Dünyayı “besleyen” bir ülkeyiz.

Hemen dağlara taşlara ağaç…

Gencimiz, yaşlımız…

Akıllımız uslumuz iş arıyor.

Milyonlara ne güzel davet…

Yanmış yıkılmış yerlere…

Edirne’den Kars’a arazilere…

Yeşil türküler söyleyelim.

Yolda, köprüde para yok;

Şiirde olmadığı gibi…

Havaalanları dursun hele!

GAP denilen masal bereket…

Masal olmasın gecelerde…

Bu heyecan dolu, pırıl pırıl hikâye…

Ormanlar yanıyor; içim bir tuhaf!

Kurtlar, kuşlar, sular yanıyor.

Zalimler sevinçten uyanıyor.

Şu beton kalıplarından çıksın kafamız.

Kara bulutlar; bu, yıllardır başımızda…

Beton tabutlarla mı gideceğiz yoksa!

Zeytin ağaçlarımı geri istiyorum.

Kapalı gişe bana zaten köprüler, uçaklar…

Geri istiyorum çamlarımı, arılarımı.

Artık eski Türkiye diyorum.

Sirkeci’den Edirne’ye, Haydarpaşa’dan Kars’a…

Elimden çıkan ne varsa; geri istiyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*