17-25 Aralık, Erdoğan ve Hizmet Hareketi

alt15 Temmuz ve derin devlet” adlı makalemizde yazmıştık:

15 Temmuz iki ayaklı bir operasyon diye.

Peki ne idi onlar?

Birincisi: Hizmet hareketini tasfiye etmek.

İkincisi ise: Erdoğan’ı siyaset sahnesinden silmek.

Birinci aşama geçildi.

Çünkü Hizmet Hareketi tam anlamıyla tasfiye edildi, hem de Erdoğan gibi dindar görünümlü bir kişi ve onun ekibi tarafından.

Dershaneler, okullar, üniversiteler, yurtlar, arsalar, binalar, gazeteler, dergiler ve diğer mal ve mülkler…

Hepsine el konuldu.

Hizmet Hareketi sahip olduğu bütün mal ve mülkleri kaybetti.

Yetmedi, ele geçen bütün müntesipleri hapse tıkıldı, en ağır cezalara çarptırıldı.

Böylece…

Hizmet Hareketi tasfiye işlemi yerine getirilmiş oldu.

Yani 15 Temmuzun birinci safhası gerçekleşmiş oldu.

Şimdi ise sıra ikinci safhasında.

Nedir o?

Elbette ki Erdoğan’ı siyaset sahnesinden silmek.

Bu işlem için de kullanacakları en büyük argüman, şüphesiz 17- 25 Aralık süreci olacak.

Peki 17-25 Aralık süreci nedir?

Bu da çok ince dokunulmuş ve çok iyi hesap edilmiş bir derin devlet operasyonudur.

Tıpkı 15 Temmuz gibi.

Şöyle ki:

17-25 Aralıkta dört bakan, Zarrap ve Halk bankası müdürü ile bunlara bağlı bazı kişilerin çok büyük yolsuzluk yaptıkları ve rüşvet aldıkları belgeleri ile ispatlanıp hukuki süreçler başlatılmıştı.

İş, Erdoğan ve ailesi ve çevresine uzanmıştı ki, birden kesildi süreç.

Ve öyle bir noktada kesildi ki, bu nokta tam da kavganın kızışacağı ve kızıştırılacağı bir nokta idi.

Yani Erdoğan ve Hoca kavgasının…

Hizmet Hareketi de bu noktada tuzağa düştü ve düşürüldü.

Açıktan Erdoğan ve ekibi ile kavgaya giriştiler.

Bu süreci ise yaşayarak gördük hepimiz.

Ve neticede…

Kavgada yenildiler ve 15 Temmuzda tasfiye edildiler.

Ancak iş bu noktada bitmemiş gözüküyor.

Çünkü 17- 25 Aralık süreci daha dün gibi ortada duruyor.

Bundan kaçmak mümkün değil.

Bu nedenle;

Bu sefer oklar Reise yönelmiş durumda.

Gelinen noktada iş çok daha da zor.

Çünkü işin içinde bir de ABD unsuru var.

ABD ise Zarrap yolu ile dönen tüm dolaplardan haberdar. Üstelik Erdoğan ve çevresinin mal varlıkları ile bilgi de ellerinde gözüküyor. Bu konuda çeşitli rivayetler dolaşıyor sosyal medyada. En az söyleyen milyar dolarlardan bahsediyor.

Yani iktidarın birinci adamı ve çevresinin büyük bir serveti var gibi gözüküyor.

Bu da tabi ki büyük kıskaç hareketi Reis için.

Erdoğan’ın son çabaları hep bu kıskaçtan kurtulmaya yönelik bir çaba.

Hatta Hizmet hareketinin mensuplarına karşı aşırı davranması, işkencelere varan kötü muameleler yapılması, her gün yapılan yeni tutuklamalar, sürekli haksız ve hukuksuz fillere imza atılması bir yerlere yaranma çabası olarak gözüküyor.

Ama nafile…

Bu kıskaçtan kurtulmak çok zor gözüküyor.

Çünkü arkada büyük bir yolsuzluk…

Büyük bir rüşvet…

Büyük bir soygun düzeni var.

Hatta bu gün bile pervasızca, sorumsuzca, akıl almaz bir şekilde devam ediliyor bu soygun düzenine.

Hava alanları, köprüler, geçişler, şehir hastanelerindeki açıklar ve yolsuzluklar bir kara deliğe dönüşmüş durumda.

Devletin zor zahmet biriktirdiği bütçesini yeyip bitiriyor.

Bir kesim devletin kesesinden hovardaca harcarken, diğer bir kesim açlık ve sefalet içinde yaşamaya çalışıyor.

Hatta…

Bir kısmı da dayanamayıp intihar ediyor.

Hal böyle olunca bu soygun ve rüşvet düzenine devam edebilmek mümkün gözükmüyor.

Bunlar sürdürülebilir süreçler değil.

Çünkü;

İpler gerilip bir yerde kırılıyor.

Zaten hırsızlıkla, rüşvetle bir yere varılmaz.

Siz ne kadar kaçarsanız kaçın, ne kadar üstünü örtmeye çalışırsanız çalışın bir gün yaptığınız usulsüzlüklerle yüz yüze gelirisiniz. Hakikatler er veya geç bir gün karşınıza çıkar, dikilir.

İşte 17 – 25 Aralık süreci de böyle bir şey.

Bu noktada bir gün hesap verilecek. Bu kaçınılmaz.

Bunu iktidara yakın çevreler de hissetmiş ki çoğu yurt dışına kaçmayı düşünüyorlar.

Ama nafile…

Nereye kaçılırsa kaçılsın bunların hesabı bir gün verilecektir.

Bize meçhul olan ise bu hesabın nasıl görüleceğidir.

Kaderin nasıl bir hüküm vereceğidir.

İzleyelim bakalım, neler olacak?

Hadiseler nasıl zuhur edecek?

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. “O zamana yetiştiğiniz zaman, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak manevî kılınç hükmünde i’caz-ı Kur’an’ın nurlarıyla mukabele edilebilir.”
    Tarihçe-i Hayat – 147.
    Ne kadar bariz bir şekilde bu ihtar-i nebevi (asm) ortaya çıkıyor.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*