Cumhuriyetlerde devlet dediğimiz mefhum; kuvvetler ayrılığı prensibiyle yasama, yürütme ve yargıdan mürekkep bir yapıdır, siyaset ise hükûmet yoluyla devleti yönetme sanatıdır. Ancak, bizdeki Cumhuriyetçiler, “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” demelerine rağmen, hiçbir zaman hâkimiyet milletin olamadı. (Kısmî dönemler hariç)
Hizmetkâr olması gerekenler efendi, milleti de hizmetkâr gördü.
21. Dönem Manisa milletvekili DYP Genel Başkan Yardımcısı Rıza Akçalı bir panelde; “Devlet bir büsttür, hükûmetler o büste bir gömlek giydirirler, fakat ihtilâller o gömleği yırtıp atar, yani dar gelir” diyerek demokrasimizin hâl-i pürmelâlini veciz bir şekilde resmetmişti.
O ara dönemlerde devlete gömlek giydiren DP ve AP iktidarlarında köylünün yüzü gülmüş, milletin efendisi olma yolunda ciddî adımlar atılmıştı. Bu gün yetişmiş kadrolara baktığımızda; o günlerin adam yerine konulan, yememiş yedirmiş, giymemiş giydirmiş köylünün okuttuğu çocuklarını görürüz.
Milletin cehaletten kurtulup cebi para görmeye, hürriyetler gelmeye başlayınca, irticâ bahanesiyle gömleği yırtarak (ihtilâlle) Anadolu sermayesine çöktüler. Kısaca devletin efendi, milletin de köle olduğunu her fırsatta hatırlattılar.
O yüzdendir ki devlet her zaman amir, millette “başüstüne” hazır ol (emret komutanım) duruşuna geçti.
Duruma fikren başkaldıran aydın/yazar kesimi ise hapis ve yaptırımlarla diz çöktürülmek istenmiş, kimisine de ulûfelerle biat ettirilmiştir. Dünyevîleşmenin tavan yaptığı bu asırda entellektüel kesimin kalemleri (az bir kısım dâvâ adamları hariç) güçten yana kullandırıldı hep.
DEVLET İKTİDARI
DP yerine gelen AP, 1965-71 arasında müthiş bir kalkınma gerçekleştirmiş, sanayi, barajlar, fabrikalar ve ilk otobanlarla 1. Boğaz Köprüsü’nü yaparak Türkiye’nin çehresini değiştirmişti. Ortalama 150 TL alınan maaşlar, personel kanunu ile birden 540 TL yapılarak, memurun toplum içine çıkacak yüzü güldürülmüştü. Tabiî köylü ve esnafında.
Demokrasi ve din hürriyetiyle toprak coşmuş, tarımda yapılan atılımlarla 1’e 2 veya 3 alınan hububat, 1’e 10’lar ve 20’ler seviyesine çıkmıştı.
ABD’nin de itirafıyla (ki bu itiraf gelecek on senenin fitnelerinin de göstergesiydi) kalkınma yüzde 7, enflasyon yüzde 5 olarak görülen Türkiye’nin önü kesilmeliydi.
Önce 68’liler hareketi (ki 12 Mart Muhtırası’na götüren saiklerin başında geliyordu), ardından MNP (MSP) ve CMKP (MHP) kurdurularak yüzde 51 alan AP’nin önü kesilip zayıflatılmasına, iki defa yaşanacak CB krizine, memleketi kana bulayan 15 bin anarşiste af getiren CHP-MSP koalisyonuna ve Ecevit’in Güneş Motel hükûmetlerine, mecburî Demirel koalisyonlarına, anarşinin yükselmesine ve sağ-sol hadiseleri ile binlerce gencin öldürülmesi neticesinde, acıları hâlâ çekilen 12 Eylül ihtilâl girdabına sürüklediler.
Yoksa AP 300 Milletvekili ile gelecek, Anayasa’yı değiştirecekti, fakat onlar, onlarca sene çekeceğimiz bir Anayasa yaptılarki, mezardan oy istenen 2010 (göstermelik) referandumu bile çare olamadı, olamazdı.
SİYASET DİZAYNI
12 Eylül’den sonra siyaset de şekilleniyor, iki kutuplu akım (Halkçılar ve Demokratlar) farklı partilere yönlendirilerek askerî vesayetliler iktidara getiriliyor, hakikî Demokratlar ise siyasî yasaklarla sürgüne gönderiliyordu.
Halkçılar ise ciddî bir yol ayrımında bir kısmı devletçi, bir kısmı Demokratlara yanaştı. O sebeple Halkçı Ecevit DSP’sini kurarak devletçi olurken, SHP ise Sosyal Demokrat olarak siyasete başka bir kimlikle giriyordu. 70’li yıllarda çokça istenen, ancak su ile zeytinyağının birleşmemesi gibi AP-CHP koalisyonu, Ecevit ayrı bir kulvarda iken DYP-SHP koalisyonu olarak gerçekleşiyordu ki sanki Demokrat Parti iktidarı gibiydi.
Yine 70’li yıllarda en fazla yüzde 3’le klik bir partiyi geçemeyen ülkücüler, her devirde kendilerine iktidarda yer bulurken, 90’larda oyunu arttırıyordu. Türkeş’in ölmesinden sonra aile içi başkanlık tutmayınca “Devletin başına devlet gelecek” sloganlarıyla Devlet Bahçeli başkan oluyordu.
Evet, devletin başına Devlet geçti..
Benzer konuda makaleler:
- 12 Eylül öncesi…
- Milliyetçi ve dinci bir Kemalizm
- Beyanat ve Tenvirler
- Devletle Demokratların mücadelesi
- TBMM’de, şahıs adına yemin yapılır mı?
- Demokrasi mücadelesi ve Demokratlar
- “Bu millet Halk Partisini iktidara getirmez”
- Demokrat Misyon ve Demokratlar
- Dindar demokratlar ne durumda – II
- Bayram ilan edilen ikinci ihtilal
İlk yorum yapan olun