“Zâlimin muîni” olan ve “insafsız avcıya hizmetten zevk alan”lar, Nâmık Kemâl’in o hiddetli ifâdesi ile ne güzel tavsîf edilmişlerdir. “Dicle kenarında bir koyunu kurt kapsa”, mes’ûliyeti omuzlarında hisseden Hz. Ömer’ler nerede, bu günlerin idârecileri nerede! Güçlülerin karşısında ezilip-büzülen; dışarıda kahraman edâları sergileyenler, İlâhî kameralarla çekilen filmlerinin neşredileceği günde utanmayacaklar mı? Zulme mâni olamıyorsan, haykırmayı da mı bilmiyorsun? Korkudan sesin kısıldı ise zulme uğrayan ekseriyetin safına katılmayı da mı akledemiyorsun? Ecdâdının “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!” diye tâlip olduğu makamlara, “İlle de devlet başa!” felsefesi ile kendilerini kırmızı halı yerine merdivenlere serenlere yuh olsun!
Halktan rey isterken koltuklarının altında olduğunu söyledikleri kellelerinin ne büyük kıymette olduğunu bir kere daha, bir kere daha, bir kere daha anladığımız; ama hep aldandığımız kişiler, yüz binlerce mağdurun helâl edilmeyen haklarını ödeme zamânı geldiğinde bakalım ne yapacaklar? Nasıl davranacaklar? Kıymetli kellelerinin yüz cihetinde yer alan “yüz”lerini o gün hangi koltuğun altına saklayacaklar? Kendilerinin ve kellelerinin, oturup yapıştıkları koltuğun üstünde kalabilmesi için halkın yeterince fedâkârlık yapamadığını, bedel ödemediğini iddiâ ederlerse, şaşmayız!
İnancımız ağzımızda; nefsimizin sevgisi, aşkı yüreğimizde! Hiç ölmeden, her türlü zillete râzı olarak; zâlimin şaklattığı parmak sesiyle, gösterdiği istikàmete koşmak ne büyük zevk! İşte medeniyet bu! Ölürsem beni koltuğumla, minderimle, kemiklerimle gömün!
Dünya yalnız râhat yaşamak, şan ve şeref içinde hüküm sürmek, alkışlarla koca koca mezarlara gömülmek, anıtlarla, ağıtlarla anılmaktan ibâret olsa idi; size hak verebilirdik! Fakat, ister inanın – ister inanmayın, herkesin sorumluluğu ve mükellefiyeti nisbetinde hesap vereceği; ne zâlimin, ne mazlûmun zerre kadar hakkının ihmâl edilmeyeceği, akılların idrâkinden âciz olduğu bir büyük mahkeme, Âdil-i Mutlak olan Cenâb-ı Hakk’ın huzûrunda kurulacak!
Dünyanın hepsi bir insana verilse, binlerce yıl hükümdâr olsa, adâletle hareket edememişse, zâlimlerin safında yer almışsa, onun yerinde olmak istemezdik. Emîn olun, orada böyle biri olmaktansa mazlûm olmak binler kere tercîh edilir!
Benzer konuda makaleler:
- Kim bir kötülük görse
- Bediüzzaman ve ‘Ters Lâle’nin gözyaşları
- Önce zulme karşı gelmeli insan
- Mazlûm Filistin´e
- Mazlûmun feryadı
- Köprü insan haklarını tartışıyor
- Bu zulüm bitsin artık
- Ne arıyoruz?
- Zirvede kalabilmek
- “Fıtrat yalan söylemez”
İlk yorum yapan olun