“Katile katil demek…”

Kamuoyu “Wikileaks”in “Türkiye ifşaatları”yla meşgulken, manipülasyonlarla işgalcilerin özellikle Afganistan ve Irak’ta, ifsad, ölüm, işkence, suikast, saldırı, baskın, katliam ve zulme dair yüzbinlerce gizli kirli savaş “belgeleri”nin dehşeti gözardı ediliyor.

 

Meselâ, ABD’nin Türkiye’de nükleer silâhlarının bulunduğu ve Ankara’nın son NATO toplantısında kabul ettiği “Füze Kalkanı”nın başta İran olmak üzere bölgedeki Müslüman ülkelere karşı öncelikle İsrail’in ve Amerikan küresel egemenlik ve çıkarlarını korumak maksatlı olduğu vahâmeti, magazinel iç siyaset tartışmalarına boğduruluyor.

Yine “Başbakan’ın İsviçre bankalarında sekiz hesabı” üzerine yumulan politik polemiklerin gürültüsüne, Amerikan elçilerinin resmî yazışmalarındaki, Irak’tan Suriye’ye, Kıbrıs’tan Ermenistan’a “komşularla sıfır sorun” dış politikasının iflâsı ifşaatı, perdeleniyor.

Bunun gibi Başbakan Erdoğan’ın Lübnan ziyaretinde İsrail’e veryansın yüklenmesine rağmen olup bitenler de bu hayhuyda ustalıkla nazarlardan kaçan-kaçırılan vahâmetlerden…

Beyrut yakınlarındaki bir Türkmen köyünde halka seslenen Erdoğan’a âdeta partisinin Kazlıçeşme mitingi kalabalığına benzer büyük bir ilgi gösterildiğini propaganda eden medya, Başbakan’ın İsrail’i kast ederek, çokça alkış alan “Biz katile katil deriz” ifâdesini manşetlerden verdi; fakat tam gaz süren Türkiye İsrail ilişkilerini gözlerden kaçırdı.

Keza İsrail’e sert mesajlar veren Başbakan’ın “İsrail’in bölgeyi de dünyayı da ateşe atacak provokatif faaliyetleri artık biran önce durdurmasını istiyoruz, biz gerektiğinde katile katil diyeceğiz” cümlesini, “ikinci one minute” olarak lanse etti; lâkin sekiz yıllık AKP iktidarında bu sözün gereğinin ne kadar yerine getirildiğini sormadı, sorgulamadı…

KATİLİN KATLİNE DESTEK!

Beyrut sokaklarında boy reklâm panolarıyla övülüp karşılanan Erdoğan, “Sabra’da Şatilla’da dökülen kanlar bütün bu bölgeyi olduğu kadar bizleri de derin bir acıya sevk etti” diye İsrail’in Filistin mülteci kamplarına yaptığı baskınlarla zulüm ve vahşetini nazara verdi.

Lübnan’dan sonra gittiği Libya’da da bin beşyüz Filistinlinin fosfor bombalarıyla katledildiği “Gazze saldırılarına sessiz kalmayacağız” tepkisiyle şiddetle kınadı.

Gerçek şu ki Başbakan ve AKP sözcüleri sık sık İsrail’in Filistin’deki zulmüne dikkat çekiyor. Ne var ki aynen Filistin’deki zulüm ve katliam gibi, yedi buçuk yılı aşkındır Amerikan işgaliyle, çocukların, kadınların ve yaşlıların büyük bir yekûn tuttuğu Türkiye’nin yanıbaşındaki Irak’ta iki milyondan fazla sivilin öldürülmesine, dört milyonun yaralanmasına ve bir o kadarının evlerini, yurtlarını terk ederek perişan edilmesine tek kelime sarfetmiyor.

AKP iktidarında Türkiye’nin komşu Irak’taki menhus işgale her türlü lojistik desteği verdiği, Meclis’i by pass ederek başta İncirlik Üssü olmak üzere havaalanlarını ve limanlarını işgalcilerin personel, savaş uçağı yedek parçası, silâh, mühimmat ve savaş malzemesinin nakil ve dağıtımına açtığı, nazarlardan kaçırılıyor.

Bizzat Millî Savunma Bakanı’nın ifâdesiyle İncirlik’ten havalanan Amerikan savaş uçaklarının Irak üzerine—dört yıl önceki rakamlara göre—3995 sorti yapıp şehir ve köyleri bombalaması, teğet geçiliyor. Başbakan ve Dışişleri Bakanı, buna hiç değinmiyor.

On yıl süren Sovyet işgalinin ardından, ABD’nin Orta Asya ve Hazar Havzası enerji kaynaklarını ve hatlarını elde etmek hesabına Bush’un 11 Eylül saldırıları bahanesiyle “terörizmle savaş” kampanyası paravanında başlattığı, İngiltere ile ortaklaşa dokuz yıldır süren Afganistan’daki amansız çirkin savaş cephesine Türkiye’nin askerî birlik göndererek tam desteğine değinmediği gibi…

Başbakan ve bakanları, dokuz yıldan beri süren Afganistan işgalinde, milyonlarca Afganlının bombalanmasına, bir milyonun insanın katledilmesine, halkın açlık, sefalet, zulüm, işkence ve ölüme sürüklenmesine de bir şey demiyor; Ankara sessiz kalıyor…

KATİLE “KALKAN” OLMAK!

Sonuçta Erdoğan, Irak’ta ve Afganistan’da açıkça “katile katil” demiyor, kınamıyor. “Zulme karşı, zâlimlere karşı olacağız” diyor; ancak hegemonya ve stratejik çıkarları hesâbına bu iki ülkeyi kan gölüne çevirip tâlân eden zâlimlere ve zulme fiilen taraftarlık gösteriyor! Hükûmet olarak işgalci katillerin vahşet ve katliamlarına her türlü desteği veriyor…

Bir tek Filistin’deki “katile katil” diyor, ancak bu da lafta kalıyor. Zira İsrail’le turizmden, tarımdan telekomünikasyona, tohumculuktan, sulamadan enerjiye kadar ekonomik mutâbakat zabıtları yürürlükte; savunma sanayiî ve askerî anlaşmaların, silâh alımı ihâlelerinin hiçbiri iptal edilmiş değil. Kısaca “katil”le ilişkiler, anlaşmalar ve işbirlikleri aynen devam ediyor.

Başbakan,”Katilden bütün yaptıklarının hesâbını da Allah’ın izniyle soracağız” diye konuşuyor. Oysa Filistin’in hesâbı bir yana, “one minute” çıkışından sonra Türk Büyükelçisine reva görülen “alçak koltuk krizi”nin ve dokuz vatandaşın katledildiği, onlarcasının yaralandığı, yüzlercesinin psikolojik ve fizikî işkenceye tabi tutulduğu Türk Bayraklı Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda saldırılmasının hesâbı daha sorulamamış. Telaviv Ankara’dan hâlâ en ufak bir “özür” dilemiş değil.

Dahası, Müslüman komşu Irak’ta ve Afganistan’da milyonlarca Müslümanı katleden işgalci katilin “Füze Kalkanı projesi”ni Türkiye topraklarında konuşlandırmakla, diğer Müslüman komşu İran’a karşı Filistin katili İsrail’e kalkan oluyor; mâsumlara ve mazlumlara karşı katillerin yanında yer alıyor…

“Katile katil demek” bu mu?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*