Kürtler kendi kararlarını veremezler mi, Nevruz münasebetiyle milyonlar Diyarbakır´a toplanamaz mı, Kürt federalizmi mümkün değil mi, adem-i merkeziyet neden olmasın… gibi birçok soru ile muhatap olduğumuzu da hatırlatmış olalım. İşin ilginç yönü, yukarıdaki soruları yanlış bilgilerle Bediüzzaman Hazretlerine dayandıranlar var.
Evvelâ şu hususu net olarak ifade edelim ki; Bediüzzaman Hazretleri; hem Prens Sabahaddin´e, hem Kürt Teali Cemiyeti idarecilerine, hem Paris´e giden Kürt Şerif Paşaya, hem Piranlı Şeyh Said’e ve hem de Patnoslu Kör Hüseyin Paşaya verdiği cevaplarla; şimdi de satır aralarında seslendirilen tüm vehim ve fitneye sebep ifadeleri reddediyor. İkinci Avrupa’nın Arap Baharı ve BOP’la niyetini iyice açığa çıkardığı bir zamanda; özerklik, federasyon veya eyalet sisteminden bahsetmenin ülkenin bütünlüğüyle telif olunmayacağı gün gibi aşikâr oldu.
Bu noktada, 1 Mart tezkeresiyle bölgeyi işgale kalkışan Pentagon’daki neocon´ların menfaatiyle bugünkü Amerikan yönetiminin menfaatlerini örtüşmediğine oturup şükretmemiz gerekir, kanaatindeyiz.
Gerçek şu ki, Kürtlerin dörtte birinden fazlası evlilik yoluyla, Anadolu´daki sair ırklarla karışmış durumda. Ancak dehşetli 12 Eylül ihtilalinden bu yana Kemalistlerle Marksistler ortaklaşa projelerle bazı Kürt gençlerini Kur´an´dan ve imandan uzaklaştırarak Che Guevara hayranı yapmayı da başardılar. Durum bu iken, özerklik, federalizm veya eyalet meselelerinin doğuracağı mahzurlar zihinlerde henüz berraklaşmış değil.
Kürtlerin müstakil devlete, bayrağa, idareye veya coğrafyaya ihtiyacı olmadığını hakiki Kürtler biliyorlar. Ama terör, siyaset, Marksizm ve ahlâksızlıkla dünyaları müşevveş olmuş bazı Kürtler İkinci Avrupa ile Barzani arasında sıkışmış durumda. Günümüzde elindeki sermaye ile millî devletlerin sınırlarını ve yönetimlerini değiştirmeye kalkışan ve çoğu insanın tanıdığı Batılı Troçkist grubun istediği özerklik veya eyaletle Kürtler Türkiye’den ayrıldıkları zaman, kimlerce idare idare edileceği hakikatini de artık gizlemeyelim.
Başından beri bu meselede şu husus üzerinde durmaya çalışıyoruz: Global dinsizlik cereyanları ve Türkiye´yi menfaatleri önünde engel gören materyalist ve Marksist şebekeler, cehaletimizi kullanarak “kokuşmuş bir ideoloji” olan ırkçılığı maalesef kirli emellerine alet ediyorlar. 12 Eylül 1980 öncesindeki anarşi ve terörü 13 Eylül´den itibaren Türkiye’nin doğusuna taşıyan global savaş iradesi, şimdi yine doğuyu sivil devrimcilere veya turuncuculara bırakıp tekrar Ankara, İstanbul ve İzmir´e dönmek istiyor. Üniversitelerdeki kargaşalar da bunun göstergesi olmalı.
Benzer konuda makaleler:
- Kürtlerin bir devlet derdi var mı?
- Bediüzzaman ülkenin birliği için çalışmıştır
- Kürtler câmia-i İslâmiyeden ayrılmaya asla tahammül edemezler
- Kürtler ve İslâmiyet
- Kürtlük dâvâsı pek mânâsız bir iddiadır
- Keşke Ona Kulak Verseydik…
- BOP’ta üçüncü etap
- Suriye ve Irak’ta Almanya ve AB ile işbirliği
- Türkiye baharından, Türkiye hazanına
- APO’lu barış süreci
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
İlk yorum yapan olun