IŞİD’in Avrupa’ya sessiz dönüşünü duydunuz mu?

Doğu veya Batı

altNereden duyulacaktı ki… Zaten sessiz sedasız diyoruz. Havuz medyasıyla birlikte birkaç gazete; Fransa’nın sıkı yönetime geçtiğini duyurdu da, sebebini duyurmadı… İngiliz polisinin kırmızı alarma geçişini de duyurdular…

Fakat, Rakka’ya gönderdikleri çocuklarının geriye dönüşünden dolayı en üst derecede tedbire geçtiklerini haber vermediler… Cehalet mi, gaflet mi veya ihanet mi… Kim bilir…

Sessizce topladıkları gibi… Çoğu Müslüman kökenli olan çocukların Paris, Londra, Brüksel ve Almanya’nın metropollerinde istihbarat veya II. Avrupa’nın emrindeki örgütlerce Rakka’ya, Musul’a ölmek üzere toplatılıp gönderilmesi kadar sessizce işliyor bu süreç… Fitne ölümden de beterdir. Kemalizmin öğretileriyle emperyalist insaniyet düşmanları, İslâm coğrafyasında fitneyi nasıl çıkaracaklarını öyle öğrenmişler ki… Çok boyutlu ve geniş tahribat gücüne sahip bir ahir zaman fitnesi… Önce Bağdat işgal edildi… El-Bucca toplama kampında bir İslâm Devleti kurdular… Kelime-i tevhid yazılı ve selefi üslûbuyla süslenmiş bayrakların altında yecüc ve mecüc ordusunu hazırladılar. Bu orduya Batı Avrupa’dan yaklaşık otuz bin insan dahil ettiler… Bu orduyu, Amerika ve Avrupa’nın en son modern silâhlarıyla techiz edip başlarına bilhassa İngiliz, Fransız ve Amerikalı savaş eğitimi subayları yerleştirdiler… Bir Japon firmasından on binlerce arazi arabası tahsis edip canavarlaştırdıkları bu insanları mobilize ettiler. Bir heyula gibi, çölün ortasından yüz binleri aşkın ordular hortlattırdılar. Ve sonra da, deccaliyetin emrindeki basılı, görsel ve sosyal medya yalan makinalarının başına oturup dünyayı yanlış bilgileriyle hipnozeye başladılar. Bu hipnozeden, yalnızca Troçkist neoconlarla Marksist neoliberallerin mahiyetini bilenler kurtulabildiler.

Bakınız, Avrupa’daki dinsiz örgütlerin topladıkları teröristler ellerini kollarını sallaya sallaya evlerine geriye dönüyorlar. Ülkelerinin istihbaratlarının bilgileri dahilinde… Artık IŞİD sayfasını kapatıyorlar. Tembihlere sıkı sıkıya uyuyorlar. Hiçbir şey olmamış gibi her ülkenin vatandaşı, tekrar sosyal kapılara gidip dönüşlerini kayd ettirecekler. Yalnızca sessiz ve sedasız… Ölen milyonların ruhlarını haberdar ettirmeden… Arkada bıraktıkları harabezarları unuturcasına… Ve maalesef Müslüman muharrirler suskun… Bu cinayetleri tezgâhlayan II. Avrupalıları tanımıyormuşçasına… Amerikan devletinin zıddına burada Pentagon ve NATO adına cinayet işleyen neocon’ları diğerlerinden ayırmaksızın… Tillerson’u Mc Cain gibi canilerden tefrik etmeden… Alman Devleti ve milletini Angela ve ekibinden temyiz etmedikleri gibi…

Suriye Savaşını Neoconlar kazanabilselerdi… Şam-ı Şerif kapısı açılıp deccal Hicaz’a yürüseydi… Barzani çetesi devletleşseydi… IŞİD denilen yecüc mecüc ordusu bütün harimgâh-ı İslâmı çiğneseydi. Ve Tel-Aviv’den Hazar’a Rotshild’in en büyük arzusu olan koridor açılsaydı. Sonra Avrupa Birliği darmadağın olup Euro tedavülden kalksaydı… Bütün bunlar; neoconların neoliberallerin arzuları ve planları değil miydi? Bizde bir çok milliyetçi veya İslâmcı muharrir de bu arzuları taşımıyor muydu? Peki netice nereye geldi… İnsaniyetperver gazeteciler hatalarını itiraf etme faziletinde bulunurlarsa, insanlık kazanacak…

Araştırmacılarımızın, Âlem-i İslâmı en az çeyrek asırlık bir gerilemeye mahkûm eden bu musîbeti yazıp, alacağımız dersleri teşrih etmelerini bekliyoruz.

İnsanlık çok çetince bir imtihan yaşadı… Amerika gibi bir devletin bayrağı altında, deccaliyet bir çok ülkeyi IŞİD’e karşı savaşıyormuş gibi gösterdi… Sonra da kendi yetiştirdiği ve yarın tekrar lâzım olacak IŞİD’çileri helikopterlerle Afrin’den, Rakka’dan ve Musul’dan kaçırdı… Bu iki Amerika’yı teşrih vazifesi de gazetecilerimize ait olsa gerek… Von der Leyen, Alman tarihine, milletine ve İslâm ile olan ittifakına ihanet ederek teröristlere silâh gönderdi. Şimdi Almanya adına insanlığa ihanet eden bu siyasetçilerin tarihi yazılmayacak mı dersiniz? Öyle dehşetli bir fırtına esti ki, bir çok takvalı bilinen Müslümanları rüzgâr, deccaliyetin saflarına savurdu. Ahir zaman kurtarıcılarının elbiselerine bürünen yecüc ve mecücün ordularını ayakta alkışlayan o kadar safderunlar çıktı ki…

Avrupa ve Amerika devletleri, içlerindeki neoconların günahlarını setre çalışa dursunlar. Fakat biz yazmak zorundayız. Müslüman devletlerin hepsi mağlûp iken, neden Neoconlar sahayı terk etmeye mecbur kaldılar… Hedeflerine en yakın olduklarını zannettikleri bir zamanda, neden sahadan kaçıyorlar… Türk ordusu, Arap Ordusu, Fars Ordusu veya bir başka İslâm Ordusu mu onları mecbur ediyor, geri çekilmeye… İşte sır burada… İki Avrupa ile İki Amerika’yı ayırt etmeyenler bu sırrı anlayamazlar. Rakka’dan bütün İslâm ve Avrupa coğrafyasını kızıla boyayan belâ hayal miydi… Peki şimdi nerede onlar… Hani Barzani’ye devlet kuracaklardı. Hani Avrupa Birliği’ni Kiev’e saldırtacaklardı… Hani Ortadoğu ile Kuzey Afrika’yı Avrupa metropollerine taşıyacaklardı… Hani bizi AB yerine Şanghay’a bağlayacaklardı… Hani Fethullah Gülen’i bahane ederek Anadolu’daki bütün İslâmî cemaatleri bitireceklerdi…

Avrupa’daki sessizleri tebrik etmemek mümkün değil… Kendi vatandaşları olduğundan teröristleri de hukuk devletine sessizce kabul ediyor, patırtı ve gürültü çıkarmadan felâketimize sebep olan bir vakıayı gizlice gömmek istiyor… Onlar kendi açılarından haklı olabilirler… Fakat Müslümanlar; istikballerini ve daha doğrusu insanlığın geleceğini kurtarmak için yazmak, anlatmak ve belgeleriyle bu fitneyi tarihleştirmeye mecburdurlar.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Fevkalade bilgilendirici,ufuk açıcı ve tarihi özetleyen bir yazı olmuş. Tebrik ediyorum.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*